İnsanoğlunun ağzındaki en kutsal kelimelerden biridir anne. Öylesine ferahlatıcı bir kelimedir ki, adı anıldığında gözler ışıldar. Bu ismin yanına konulan bütün sıfatlar cılız kalır.Annesi hayatta olmayanlar için zordur bu kelimenin telaffuzu.
Onun sevgisi hangi koşulda ve nerede olursa olsun bitmez. Hatta uzak kaldıkça daha da artar. Bu sevgi içten, masumane, karşılıksız ve yüce bir sevgidir. Onların kollarında huzur, ayaklarının altında cennet gizlidir.
Gözlerinizi açtığınız ilk günde başlar anneye bağlılığınız. Bu bağ öylesine güçlü ve öylesine derindir ki, yavrusunun dünyasını ve ahiretini etkiler. Onlar hem bir davranış mühendisi, hem de toplumun mimarıdırlar.
Bir çocuğunun ilk öğretmeni annesi, ilk okulu da annesinin kalbidir. Bu yüzden Andre Maurois şöyle der ; ‘’ başarısızlık ve felaketlere rağmen hayata karşı güvenlerini sonuna kadar saklayabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir anne tarafından büyütülmüş olanlardır ‘’ Onun alnınıza kondurduğu bir öpücük her tür iğreti sözden daha çok huzur verir.
Anne, fedakârlığın ete kemiğe bürünmüş halidir. O, yavrusu için çantasında sürekli kraker, ıslak mendil ve oyuncak kurbağa taşıyandır. Uyutmak için ninni bile besteleyendir. Aşı takvimini ezbere bilendir. Kendisi için alışverişe çıkıp ,çocuk kıyafeti dolu poşetlerle eve dönen ulvi varlıktır.
Sizi bin bir güçlükle dünyaya getirdiği için dünyayı borçlusunuzdur ona . Anne bu borç dile bile getirmez aksine durmadan kabaran borç defterini itina ile siler. Yeniden tertemiz sayfalar açar yavrusuna.
Kadınlar zayıf olsa da anneler kuvvetlidir. Çünkü annelik bir kadının en güçlü halidir Bugün beşik sallayan elleri yarın dünyayı sallar. Onlar her şerde yavrusuna siper olan , kahraman insanlardır.
Bir paratoner gibi başına gelebilecek muhtemel musibetlerden yavrusunu koruyandır. Onlar, yaşatmak için yaşamının ,yeryüzündeki en seçkin temsilcileridir. Doğuran, yoğuran ve kaf dağından aşıranlardır. Kimi zaman enerji, kimi zaman yaraların merhemidir. Yavrularına fedakârca armağan ettiği uykusuz geceleri vardır. ‘’Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar ‘’ sözü de bu fedakarlığın dillerdeki yankısıdır.
Anne kucağı insanın yer yaşta özlem duyduğu bir sığınaktır. Ne kadar güçlü olsanız da onun kucağına saklanırsınız. Şair Necip Fazıl Kısakürek, annenin önemini şöyle dile getiriyor ; ‘’ Bir zincir istiyorum hırsımı bağlayacak. Bir yangın istiyorum ruhumu dağlayacak. Bir ana istiyorum başımda ağlayacak’’.
Anneler yavrularını dokuz ay karınlarında, bir ömür de yüreklerinde taşırlar. Bu yüzden onlar her şeyi görmeseler bile, kalpleriyle hissederler Acı bir hikayedir, anlatılır ; Bir delikanlı , katı yürekli bir kızı sever ve onunla evlenmek ister. Ancak kız, korkunç bir şart ileri sürerek: Senin sevgini ölçmek istiyorum. Bunun için de köpeğime yedirmek üzere bana annenin kalbini getireceksin.’’ der.
Delikanlı, tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını şaşırır ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olup annesini öldürmeye karar verir. Annesi, belki de durumu fark ettiği için oğluna fazla direnmez. Ve delikanlı ,annesini öldürerek kalbini bir mendile koyar. Kızın isteğini yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken, ayağı bir taşa takılır. Kendisi bir tarafa,mendil içindeki kalp bir tarafa fırlar. Canının acısından, ağzından ister istemez "Ah anacığım!" sözleri döküldüğünde annesinin tozlara bulanan ve hala soğumamış olan kalbinden de bir ses yükselir: ’’Canım yavrum, bir yerin acıdı mı ? ‘’
Anneler, tahta çıkıp taç giymeseler de , gönül ülkesinin kraliçeleridir. Öyle ise bugün bir iyilik yapıp kraliçenizin elini öpün. İnanın o öpüşün ardından alacağınız huzur ganimeti bir ömre bedel olacaktır. İlerde pişmanlığın zikrini çekmek istemiyorsanız bu huzurunuzu durmadan artırın. Vakit varken yüreğinizdeki heybeye her gün annenizin sımsıcak sevgisini doldurun. Şunu da asla unutmayın; annelik zordur ama annesizlik daha zor !