yandex

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Biz ayrışmayı değil huzur içinde yaşamayı temel felsefe edindik

SİYASET (AA) - Anadolu Ajansı | 07.07.2020 - 17:52, Güncelleme: 16.12.2020 - 17:32 3198+ kez okundu.
 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Biz ayrışmayı değil huzur içinde yaşamayı temel felsefe edindik

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz ayrışmayı değil beraber yaşamayı, birlikte yaşamayı ve en önemlisi huzur içinde yaşamayı temel felsefe edindik." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, sözlerine "En büyük dileğimiz huzurlu bir Türkiye." diyerek başladı. "Elbetteki farklılıklarımız olacak ama farklılıkları ayrışma gerekçesi olarak değil zenginlik olarak kabul ettiğimizde emin olun bu güzel ülkede hepimiz huzur içinde yaşayabiliriz.'' ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, ''Buna engel olanın da siyaset kurumu olduğunu bütün vatandaşlarımızın bilmesi lazım." değerlendirmesini yaptı. CHP olarak görüşü ne olura olsun, kimliği, inancı ne olursa olsun, Türkiye coğrafyasının neresinde yaşarsa yaşasın, bütün vatandaşları kucakladıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Hiçbir ayrım yapmıyoruz. Sadece ben mi? Hayır. Bütün belediye başkanlarımız da aynı görüş ve felsefeyle hareket ediyorlar. Yardım götürürken hangi partiden diye sormuyorlar, hangi kimliktensin, nereden buraya geldin, hangi inanca sahipsin diye sormuyorlar. Kimin ihtiyacı varsa yardım yapıyorlar. Dolayısıyla bizi dinleyen vatandaşlarıma huzur dolu günler diliyorum." Kemal Kılıçdaroğlu, her toplumun tarihinde acılar olduğunun, Türkiye'nin yakın tarihinde de acılar bulunduğunun altını çizerek Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Sivas katliamı, Başbağlar katliamı, bizim yakın tarihimizin acılarıdır. Sivas'a da Başbağlar'a da her yıl milletvekillerimiz düzenli olarak gider, anma törenlerine katılır, bir daha benzer acıların bu topraklarda yaşanmaması için dilekte bulunurlar. Sivas'ta da Başbağlar'da da katledilen insanlar bizim insanlarımızdı. O insanları saygıyla, sevgiyle anmak, yakınlarına başsağlığı dilemek, hatta 'milletimizin başı sağolsun' demek bizim görevimizdir. Çünkü biz ayrışmayı değil beraber yaşamayı, birlikte yaşamayı ve en önemlisi huzur içinde yaşamayı temel felsefe edindik." Gelibolu'da yarımadasında başlayan yangınların kontrol altına alındığının kendisine aktarıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Can kaybımız yok ama yanan ağaçların da canlı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Hareket kabiliyeti olmayan, gelen ateşe teslim olan ormanlarımız... Ormanlarımızın korunması, çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakılması açısından da son derece önemli." diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Sakarya'nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada 7 vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, "O insanlar fabrikada evlerine helal ekmek götürmek, kimseye muhtaç olmamak için çalışıyorlardı. Zor koşullarda görev yapıyorlardı. Devlet ruhsat vermişti; 'burada işçiler çalışabilir' diye raporlar da vermişlerdi. Şimdi çok sayıda vatandaş orada çalışıyor, günün 24 saati çalışıyor. Siz önlem almıyorsunuz, patlamalar oluyor ve 7 kişi hayatını kaybediyor." diye konuştu. Ölen işçilerin isimlerini sayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Bu fabrika, sicili temiz olan bir fabrika değil. 11 yılda 4 ayrı patlama oluyor. İnsanlar yine hayatlarını kaybediyorlar ama bu fabrikanın sahibi nereden, kimlerden güç, destek alıyorsa, fabrikasını her seferinde hiçbir önlem almadan yeniden açıyor. Yeniden patlamalar, yeniden insanlar ağlıyorlar; acıları var ama bakıyorsunuz patron MÜSİAD'ın Sakarya temsilcisi. Akşam bir yemek veriliyor, bir ziyafet, bir de utanmadan, sıkılmadan paylaşıyorlar sosyal medyada. Daha cesetler defnedilmedi, sizin yediğiniz yemek değil. Yediğiniz insan eti, biliyor musunuz? Hemen arkadaşlarımız bölgeye gittiler, araştırmalar yaptılar. Buradan bütün bu fabrikada çalışanlara seslenmek isterim. Adım gibi eminim, bu iktidar, saraylarda oturanlar, bu işi kapatmak isteyeceklerdir. Diyeceksiniz ki 'nereden biliyorsun?' Erdoğan'ın patlamadan sonra aradığı ilk kişi fabrikanın patronu. İşçiyi, yakınlarını aramıyor, başsağlığı dilemiyor. 'Nasılsa benim Sakarya'da oyum çok yüksek, ben Sakaryalıların sırtına binerim, ensesine atarım tokadı, zaten bunlar bana oy verirler...' Ama bu sefer öyle değil. Bu sefer Sakaryalı sahip çıkmasa bile o 7 kişiye, orada çalışan işçilere biz sahip çıkacağız, söz veriyorum." "Bina yönetmeliğe aykırı" iddiası Patlamayla ilgili avukatlarla görüşmeler yapıldığını, bütün belgelerin toplandığını belirten Kılıçdaroğlu, "Belki vefat edenlerin içerisinde hiç kimse CHP'ye oy vermedi, ben onun siyasi tercihine bakmam. Hangi partiye isterse oy verir. Ama o haksızlığa uğramışsa, adaleti sağlamak için çalışacak kişi öncelikle benim, CHP'dir." diye konuştu.  Kemal Kılıçdaroğlu, ilk gelen raporlarda, patlayıcı maddelere benzer üretim yapılan yerlerle ilgili tüzüğe aykırı bir şekilde, fabrikadaki binaların arasında güvenlik mesafelerine uyulmadığının, beton duvarlar çekilmediğinin yer aldığını anlatarak, ayrıca bu fabrikada tüzüğe uygun havalandırma sisteminin bulunmadığını, depo çatısından en az 1 metre yükseklikte ve en az 1 metre genişlikte olması gereken sütrenin de olmadığını ifade etti.  Binaların yangından korunmasına dair yönetmelik uyarınca patlayıcı madde üretilen bu tür iş yerlerinde, tek katlı binalarda, duvarları yanmaz veya 120 dakika dayanıklı olması gerekir diye hüküm bulunduğunu ve buna da uyulmadığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:  "İçişleri Bakanı diyor ki, 'Üç ay önce burada inceleme, araştırma yaptık, hiçbir eksiği yok.' Peki bunlar ne? Eğer bakansan, eğer haktan, hukuktan yana isen, eğer saraydan talimat almayıp da ben bu işi sonuna kadar soruşturacağım diyorsan, derhal oraya müfettişlerini görevlendir, daha önce 'hiçbir şey yoktur' diye raporu veren kişiyi de açığa al. CHP'li belediye başkanı olsa şimdi çoktan açığa alınmıştı, bütün suçlar da yüklenmişti. Ruhsatı kim verdi? Olaydan hemen sona bakanı, valisi, kaymakamı, bilmem neyi, koro halinde gidiyorlar. İnsanlar öldü. Niye daha önce gitmediniz, ilgilenmediniz? Bunları sormamız lazım."  Kılıçdaroğlu, havai fişek fabrikasındaki patlamanın, hükümetin insana ne kadar değer verdiğini gösterdiğini dile getirerek "İnsan hayatı değerlidir ama bu saray tayfası insan hayatı değerli midir, değersiz midir hiç bakmaz. Tek baktığı şey ranttır, paradır. Cebin doluyor mu, köşeyi döndün mü? Bir kişi ölmüş, beş kişi ölmüş, bir şey olmaz diyorlar. Bu arkadaşların hakkını arayacağız. Ortada bir kaza yok, ortada bir cinayet var." şeklinde konuştu.  "Baskıyla sonuca ulaşacaklarını sanıyorlar" CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Halk TV ve Tele1'e, RTÜK tarafından verilen cezalara da tepki gösterdi.  Bu televizyon kanallarına verilen 5 gün geçici yayın durdurma cezasının cumhuriyet tarihinin en büyük cezası olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bir sorun mu var, hemen televizyonu kapat. Bir mesele mi çıktı bir yerde, hemen gazeteyi kapat. Bir şey mi oldu, birisi konuştu mu, hemen hedef gösterin, yargılayın, tutuklayın, hapse atın. Geldiğimiz süreç budur. Sanıyorlar ki 'biz bu baskıları kurarsak sonuca ulaşırız, millet gerçekleri görmez, biz tekrar iktidar oluruz'. Ne kadar baskı kurarsan kur, arkadaş sen gidicisin. Bu millet seni gönderecek, artık bıktı." dedi.  Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Müyesser Yıldız ve Osman Kavala'nın mahkeme kararlarına rağmen tutuklu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, olayın, bir yargılama olayından tümüyle çıktığını belirtti. Kılıçdaroğlu, iktidarın dayatmasıyla "Bunları içeride tutacaksınız, hapse atacaksınız. Geciktirin duruşmaları." denildiğini savundu.  "150 bin-300 bin tiraja göre para alıyorlar" Basın İlan Kurumunun da aynı şekilde gazetelere, gerçekleri yazan özgür gazetecilere ceza verdiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Neden iktidarı eleştiriyorsun?' 'Neden gerçekleri söylüyorsun?' 'Neden işsizlik, yoksulluk var diyorsun?' Neden 'çocuklar yatağa aç giriyor' diyorsun. Bunları söyleyeme. Türkiye ne kadar güzel, bütün dünya çökerken Türkiye'nin yıldızı yükseliyor. Öyle konuş. öyle yaz' diyor. Ama bunlar olmuyor. Basın İlan Kurumu, besleme basına kaynak aktaran bir kuruma dönmüş durumda. Besleme basının tirajına bakıyorsunuz, 300 bin. Tiraj ne kadar 150 bin. Kimsenin okuduğu falan da yok, böyle bir tiraj da yok. Ama 150 bin-300 bin tiraja göre para alıyorlar. Basın İlan Kurumu yöneticilerine seslenmek isterim: Eğer siz gerçekten ülkenizi seviyorsanız, gerçekten medya karşısında tarafsız davranmak istiyorsanız, kaynağı yerinde ve zamanında kullanmak istiyorsunuz, bu tirajları bağımsız bir denetim kurumuna denetlettirin, sonra bakın hangi gazetenin tirajı ne kadar. Bunu yapabilirler mi? Saraydan talimat almazlarsa yapamazlar. RTÜK ve Basın İlan Kurumu, birer sansür kurumuna dönüşmüş durumda. İktidarın talimatlarını yerine getiren, iktidardan talimat alan ve sansür uygulayan kurumlar haline dönüşmüş durumda.  ATV'yi de pek çok vatandaşımız izler. Şiddet, aile yapısını derinden sarsan, ensest ilişkileri gündeme getiren televizyon kanalı hakkında 90 bine yakın şikayet geliyor, bir tek dosya bile RTÜK'te görüşülmüyor. RTÜK Başkanına sormak lazım: Sen gerçekten o kurumun başkanı mısın, yoksa birilerinin talimatını yerine getirmek üzere görevlendirilmiş eleman mısın? Eğer sen Erdoğan'ın talimatını yasalara rağmen emir telakki ediyorsan, aklını saraya kiraya vermişsin demektir. Sende akıl yoktur. Her insanın bir aklı vardır, dünyayı sorgulama aklı vardır. Kur'an 'oku' diye başlıyor, 'işit' diye başlamıyor. Sen okuduğunun bile gereğini yerine getirmeyip saraydan alınan talimatın gereğini yaparsan kusura bakma, sana insan denilmez. Çünkü insan aklını kullanan kişiye denir." "TBMM'nin itibarını korumak hepimizin ortak görevi" TBMM Başkanlığının, Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil hakkında, "Baroların ne işi var TBMM'de" başlıklı köşe yazısında TBMM'yi alenen aşağılama ve hakaret iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Güzel. TBMM'nin itibarını korumak hepimizin ortak görevi. Sadece milletvekillerinin değil, bu ülkede yaşayan her vatandaşın ortak görevidir." dedi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Sayın Meclis Başkanına sormak isterim. Sen TBMM'nin itibarı konusunda bu kadar duyarlı isen bu 500 bin lira rüşveti alan kimdir, hiç onu merak ettin mi? O rüşvetin konuşulduğu toplantıda AK Parti ve MHP'nin milletvekillerinin olduğunu bilmiyor musun? O milletvekilleri 500 bin liralık rüşvetin konuşulduğu toplantının tanığı iken hiçbir şey yapılmadığını sen bilmiyor musun? Ben burada, Antalya Serik'te 500 bin liralık rüşvetin alındığı karşısında sessiz kalanların rüşvete ortak olduklarını söylemedim mi? Onların da ağzını bıçak açmıyor, sen bunu bilmiyor musun? Parlamentonun itibarını koruyacaksan çağırcaksın o iki milletvekilini. Parlamentonun itibarı dolayısıyla bu olayı soruşturacaksınız.  Ayakkabı kutusunda rüşvet alanlar vardı burada. Meclis Başkanı'na seslenmek isterim: Ayakkabı kutusunda rüşvet alan adam, o kürsüye çıkıp konuştuğunda, siz hep beraber alkışlamıyor muydunuz? Bu mudur itibar? Meclisin itibarını bozan sizsiniz. Bir odaktan talimat alıp, el kaldırıp indirenler sizsiniz. Ahlakı bir tarafa attınız, hukuku bir tarafa attınız, adaleti bir tarafa attınız, sadece ve sadece kalktınız, çikolata kutusunda rüşvet alan adamı alkışladınız. Hangi itibardan söz ediyorsunuz?" Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda elektronik oylamaya giremeyen veya şifresini unutanın, bir pusulaya adını yazarak Başkanlığa ulaştırdığını ve salonda 'buradayım' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:  "Mecliste olmadığı halde, Ankara'da olmadığı halde, hatta Türkiye'de olmadığı halde ben Meclis Genel Kurulundayım diye oy pusulası gönderen AK Parti milletvekillerine bir şey dedin mi sen? Bu sahtekarlığa bir şey dedin mi? Kalkıp Yılmaz Özdil'e bu davayı açmasaydın bunları söylemeyecektim. Ama sen yerini, konumunu bileceksin. Sen kalkacaksın sahtekarlık yapan insanları alkışlayacaksın, gizleyeceksin. Bir milletvekili, olmadığı yerde, ben buradayım diye pusula gönderiyor. Sahtekarlık değil midir? Aldığı para haram mıdır? Evet. Bu adam Türkiye'de de değil. Nerede? Hacda. Aklın ve mantığın alamayacağı şeyler. Bir inanç bu kadar istismar edilir. Sonra kalkıp diyorsun ki, 'Yılmaz Özdil bir yazı yazdı, TBMM'nin şahsiyetine hakarettir bu.' Hakareti siz yapıyorsunuz." 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz ayrışmayı değil beraber yaşamayı, birlikte yaşamayı ve en önemlisi huzur içinde yaşamayı temel felsefe edindik." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, sözlerine "En büyük dileğimiz huzurlu bir Türkiye." diyerek başladı.

"Elbetteki farklılıklarımız olacak ama farklılıkları ayrışma gerekçesi olarak değil zenginlik olarak kabul ettiğimizde emin olun bu güzel ülkede hepimiz huzur içinde yaşayabiliriz.'' ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, ''Buna engel olanın da siyaset kurumu olduğunu bütün vatandaşlarımızın bilmesi lazım." değerlendirmesini yaptı.

CHP olarak görüşü ne olura olsun, kimliği, inancı ne olursa olsun, Türkiye coğrafyasının neresinde yaşarsa yaşasın, bütün vatandaşları kucakladıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Hiçbir ayrım yapmıyoruz. Sadece ben mi? Hayır. Bütün belediye başkanlarımız da aynı görüş ve felsefeyle hareket ediyorlar. Yardım götürürken hangi partiden diye sormuyorlar, hangi kimliktensin, nereden buraya geldin, hangi inanca sahipsin diye sormuyorlar. Kimin ihtiyacı varsa yardım yapıyorlar. Dolayısıyla bizi dinleyen vatandaşlarıma huzur dolu günler diliyorum."

Kemal Kılıçdaroğlu, her toplumun tarihinde acılar olduğunun, Türkiye'nin yakın tarihinde de acılar bulunduğunun altını çizerek Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Sivas katliamı, Başbağlar katliamı, bizim yakın tarihimizin acılarıdır. Sivas'a da Başbağlar'a da her yıl milletvekillerimiz düzenli olarak gider, anma törenlerine katılır, bir daha benzer acıların bu topraklarda yaşanmaması için dilekte bulunurlar.

Sivas'ta da Başbağlar'da da katledilen insanlar bizim insanlarımızdı. O insanları saygıyla, sevgiyle anmak, yakınlarına başsağlığı dilemek, hatta 'milletimizin başı sağolsun' demek bizim görevimizdir. Çünkü biz ayrışmayı değil beraber yaşamayı, birlikte yaşamayı ve en önemlisi huzur içinde yaşamayı temel felsefe edindik."

Gelibolu'da yarımadasında başlayan yangınların kontrol altına alındığının kendisine aktarıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Can kaybımız yok ama yanan ağaçların da canlı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Hareket kabiliyeti olmayan, gelen ateşe teslim olan ormanlarımız... Ormanlarımızın korunması, çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakılması açısından da son derece önemli." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Sakarya'nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada 7 vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, "O insanlar fabrikada evlerine helal ekmek götürmek, kimseye muhtaç olmamak için çalışıyorlardı. Zor koşullarda görev yapıyorlardı. Devlet ruhsat vermişti; 'burada işçiler çalışabilir' diye raporlar da vermişlerdi. Şimdi çok sayıda vatandaş orada çalışıyor, günün 24 saati çalışıyor. Siz önlem almıyorsunuz, patlamalar oluyor ve 7 kişi hayatını kaybediyor." diye konuştu.

Ölen işçilerin isimlerini sayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu fabrika, sicili temiz olan bir fabrika değil. 11 yılda 4 ayrı patlama oluyor. İnsanlar yine hayatlarını kaybediyorlar ama bu fabrikanın sahibi nereden, kimlerden güç, destek alıyorsa, fabrikasını her seferinde hiçbir önlem almadan yeniden açıyor. Yeniden patlamalar, yeniden insanlar ağlıyorlar; acıları var ama bakıyorsunuz patron MÜSİAD'ın Sakarya temsilcisi. Akşam bir yemek veriliyor, bir ziyafet, bir de utanmadan, sıkılmadan paylaşıyorlar sosyal medyada. Daha cesetler defnedilmedi, sizin yediğiniz yemek değil. Yediğiniz insan eti, biliyor musunuz?

Hemen arkadaşlarımız bölgeye gittiler, araştırmalar yaptılar. Buradan bütün bu fabrikada çalışanlara seslenmek isterim. Adım gibi eminim, bu iktidar, saraylarda oturanlar, bu işi kapatmak isteyeceklerdir. Diyeceksiniz ki 'nereden biliyorsun?' Erdoğan'ın patlamadan sonra aradığı ilk kişi fabrikanın patronu. İşçiyi, yakınlarını aramıyor, başsağlığı dilemiyor. 'Nasılsa benim Sakarya'da oyum çok yüksek, ben Sakaryalıların sırtına binerim, ensesine atarım tokadı, zaten bunlar bana oy verirler...' Ama bu sefer öyle değil. Bu sefer Sakaryalı sahip çıkmasa bile o 7 kişiye, orada çalışan işçilere biz sahip çıkacağız, söz veriyorum."

"Bina yönetmeliğe aykırı" iddiası

Patlamayla ilgili avukatlarla görüşmeler yapıldığını, bütün belgelerin toplandığını belirten Kılıçdaroğlu, "Belki vefat edenlerin içerisinde hiç kimse CHP'ye oy vermedi, ben onun siyasi tercihine bakmam. Hangi partiye isterse oy verir. Ama o haksızlığa uğramışsa, adaleti sağlamak için çalışacak kişi öncelikle benim, CHP'dir." diye konuştu. 

Kemal Kılıçdaroğlu, ilk gelen raporlarda, patlayıcı maddelere benzer üretim yapılan yerlerle ilgili tüzüğe aykırı bir şekilde, fabrikadaki binaların arasında güvenlik mesafelerine uyulmadığının, beton duvarlar çekilmediğinin yer aldığını anlatarak, ayrıca bu fabrikada tüzüğe uygun havalandırma sisteminin bulunmadığını, depo çatısından en az 1 metre yükseklikte ve en az 1 metre genişlikte olması gereken sütrenin de olmadığını ifade etti. 

Binaların yangından korunmasına dair yönetmelik uyarınca patlayıcı madde üretilen bu tür iş yerlerinde, tek katlı binalarda, duvarları yanmaz veya 120 dakika dayanıklı olması gerekir diye hüküm bulunduğunu ve buna da uyulmadığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

"İçişleri Bakanı diyor ki, 'Üç ay önce burada inceleme, araştırma yaptık, hiçbir eksiği yok.' Peki bunlar ne? Eğer bakansan, eğer haktan, hukuktan yana isen, eğer saraydan talimat almayıp da ben bu işi sonuna kadar soruşturacağım diyorsan, derhal oraya müfettişlerini görevlendir, daha önce 'hiçbir şey yoktur' diye raporu veren kişiyi de açığa al. CHP'li belediye başkanı olsa şimdi çoktan açığa alınmıştı, bütün suçlar da yüklenmişti. Ruhsatı kim verdi? Olaydan hemen sona bakanı, valisi, kaymakamı, bilmem neyi, koro halinde gidiyorlar. İnsanlar öldü. Niye daha önce gitmediniz, ilgilenmediniz? Bunları sormamız lazım." 

Kılıçdaroğlu, havai fişek fabrikasındaki patlamanın, hükümetin insana ne kadar değer verdiğini gösterdiğini dile getirerek "İnsan hayatı değerlidir ama bu saray tayfası insan hayatı değerli midir, değersiz midir hiç bakmaz. Tek baktığı şey ranttır, paradır. Cebin doluyor mu, köşeyi döndün mü? Bir kişi ölmüş, beş kişi ölmüş, bir şey olmaz diyorlar. Bu arkadaşların hakkını arayacağız. Ortada bir kaza yok, ortada bir cinayet var." şeklinde konuştu. 

"Baskıyla sonuca ulaşacaklarını sanıyorlar"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Halk TV ve Tele1'e, RTÜK tarafından verilen cezalara da tepki gösterdi. 

Bu televizyon kanallarına verilen 5 gün geçici yayın durdurma cezasının cumhuriyet tarihinin en büyük cezası olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bir sorun mu var, hemen televizyonu kapat. Bir mesele mi çıktı bir yerde, hemen gazeteyi kapat. Bir şey mi oldu, birisi konuştu mu, hemen hedef gösterin, yargılayın, tutuklayın, hapse atın. Geldiğimiz süreç budur. Sanıyorlar ki 'biz bu baskıları kurarsak sonuca ulaşırız, millet gerçekleri görmez, biz tekrar iktidar oluruz'. Ne kadar baskı kurarsan kur, arkadaş sen gidicisin. Bu millet seni gönderecek, artık bıktı." dedi. 

Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Müyesser Yıldız ve Osman Kavala'nın mahkeme kararlarına rağmen tutuklu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, olayın, bir yargılama olayından tümüyle çıktığını belirtti. Kılıçdaroğlu, iktidarın dayatmasıyla "Bunları içeride tutacaksınız, hapse atacaksınız. Geciktirin duruşmaları." denildiğini savundu. 

"150 bin-300 bin tiraja göre para alıyorlar"

Basın İlan Kurumunun da aynı şekilde gazetelere, gerçekleri yazan özgür gazetecilere ceza verdiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Neden iktidarı eleştiriyorsun?' 'Neden gerçekleri söylüyorsun?' 'Neden işsizlik, yoksulluk var diyorsun?' Neden 'çocuklar yatağa aç giriyor' diyorsun. Bunları söyleyeme. Türkiye ne kadar güzel, bütün dünya çökerken Türkiye'nin yıldızı yükseliyor. Öyle konuş. öyle yaz' diyor. Ama bunlar olmuyor. Basın İlan Kurumu, besleme basına kaynak aktaran bir kuruma dönmüş durumda. Besleme basının tirajına bakıyorsunuz, 300 bin. Tiraj ne kadar 150 bin. Kimsenin okuduğu falan da yok, böyle bir tiraj da yok. Ama 150 bin-300 bin tiraja göre para alıyorlar. Basın İlan Kurumu yöneticilerine seslenmek isterim: Eğer siz gerçekten ülkenizi seviyorsanız, gerçekten medya karşısında tarafsız davranmak istiyorsanız, kaynağı yerinde ve zamanında kullanmak istiyorsunuz, bu tirajları bağımsız bir denetim kurumuna denetlettirin, sonra bakın hangi gazetenin tirajı ne kadar. Bunu yapabilirler mi? Saraydan talimat almazlarsa yapamazlar. RTÜK ve Basın İlan Kurumu, birer sansür kurumuna dönüşmüş durumda. İktidarın talimatlarını yerine getiren, iktidardan talimat alan ve sansür uygulayan kurumlar haline dönüşmüş durumda. 

ATV'yi de pek çok vatandaşımız izler. Şiddet, aile yapısını derinden sarsan, ensest ilişkileri gündeme getiren televizyon kanalı hakkında 90 bine yakın şikayet geliyor, bir tek dosya bile RTÜK'te görüşülmüyor. RTÜK Başkanına sormak lazım: Sen gerçekten o kurumun başkanı mısın, yoksa birilerinin talimatını yerine getirmek üzere görevlendirilmiş eleman mısın? Eğer sen Erdoğan'ın talimatını yasalara rağmen emir telakki ediyorsan, aklını saraya kiraya vermişsin demektir. Sende akıl yoktur. Her insanın bir aklı vardır, dünyayı sorgulama aklı vardır. Kur'an 'oku' diye başlıyor, 'işit' diye başlamıyor. Sen okuduğunun bile gereğini yerine getirmeyip saraydan alınan talimatın gereğini yaparsan kusura bakma, sana insan denilmez. Çünkü insan aklını kullanan kişiye denir."

"TBMM'nin itibarını korumak hepimizin ortak görevi"

TBMM Başkanlığının, Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil hakkında, "Baroların ne işi var TBMM'de" başlıklı köşe yazısında TBMM'yi alenen aşağılama ve hakaret iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Güzel. TBMM'nin itibarını korumak hepimizin ortak görevi. Sadece milletvekillerinin değil, bu ülkede yaşayan her vatandaşın ortak görevidir." dedi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Sayın Meclis Başkanına sormak isterim. Sen TBMM'nin itibarı konusunda bu kadar duyarlı isen bu 500 bin lira rüşveti alan kimdir, hiç onu merak ettin mi? O rüşvetin konuşulduğu toplantıda AK Parti ve MHP'nin milletvekillerinin olduğunu bilmiyor musun? O milletvekilleri 500 bin liralık rüşvetin konuşulduğu toplantının tanığı iken hiçbir şey yapılmadığını sen bilmiyor musun? Ben burada, Antalya Serik'te 500 bin liralık rüşvetin alındığı karşısında sessiz kalanların rüşvete ortak olduklarını söylemedim mi? Onların da ağzını bıçak açmıyor, sen bunu bilmiyor musun? Parlamentonun itibarını koruyacaksan çağırcaksın o iki milletvekilini. Parlamentonun itibarı dolayısıyla bu olayı soruşturacaksınız. 

Ayakkabı kutusunda rüşvet alanlar vardı burada. Meclis Başkanı'na seslenmek isterim: Ayakkabı kutusunda rüşvet alan adam, o kürsüye çıkıp konuştuğunda, siz hep beraber alkışlamıyor muydunuz? Bu mudur itibar? Meclisin itibarını bozan sizsiniz. Bir odaktan talimat alıp, el kaldırıp indirenler sizsiniz. Ahlakı bir tarafa attınız, hukuku bir tarafa attınız, adaleti bir tarafa attınız, sadece ve sadece kalktınız, çikolata kutusunda rüşvet alan adamı alkışladınız. Hangi itibardan söz ediyorsunuz?"

Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda elektronik oylamaya giremeyen veya şifresini unutanın, bir pusulaya adını yazarak Başkanlığa ulaştırdığını ve salonda 'buradayım' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: 

"Mecliste olmadığı halde, Ankara'da olmadığı halde, hatta Türkiye'de olmadığı halde ben Meclis Genel Kurulundayım diye oy pusulası gönderen AK Parti milletvekillerine bir şey dedin mi sen? Bu sahtekarlığa bir şey dedin mi? Kalkıp Yılmaz Özdil'e bu davayı açmasaydın bunları söylemeyecektim. Ama sen yerini, konumunu bileceksin. Sen kalkacaksın sahtekarlık yapan insanları alkışlayacaksın, gizleyeceksin. Bir milletvekili, olmadığı yerde, ben buradayım diye pusula gönderiyor. Sahtekarlık değil midir? Aldığı para haram mıdır? Evet. Bu adam Türkiye'de de değil. Nerede? Hacda. Aklın ve mantığın alamayacağı şeyler. Bir inanç bu kadar istismar edilir. Sonra kalkıp diyorsun ki, 'Yılmaz Özdil bir yazı yazdı, TBMM'nin şahsiyetine hakarettir bu.' Hakareti siz yapıyorsunuz." 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.