yandex

ÜSTAD AHMET AKGÜL'DEN MUHTEŞEM TESPİTLER

DÜNYA 19.09.2022 - 13:25, Güncelleme: 19.09.2022 - 13:33 3228+ kez okundu.
 

ÜSTAD AHMET AKGÜL'DEN MUHTEŞEM TESPİTLER

Araştırmacı Yazar, Siyaset Bilimci Üstad Ahmet AKGÜL'ün 17 Eylül 2022 tarihinde Milli Çözüm Dergisi web sitesinde yayınlanan, kaleme aldığı, ''UKRAYNA SAVAŞI, SİYONİZM'İN KIŞKIRTMASIYDI!'' adlı makaleyi siz değerli okurlarımız ve takipçilerimiz ile paylaşmak istedik. Makalenin Tamamı;

UKRAYNA SAVAŞI, SİYONİZM'İN KIŞKIRTMASIYDI!         Ukrayna Savaşını, Gizli Dünya Devletinin yöneticileri olan Siyonist odaklar ve onların kuklaları olan ABD ve Rusya liderleri birlikte planlamışlardı. Bir görüşme sırasında, Putin’in İsrail Başbakanınca, uzun süre ve aşağılanır vaziyette makam kapısında bekletildiği videoları hatırlayın... Ve yine İsrail’in, güya Süper Güç Rusya’nın Suriye Tartus’taki Deniz Üssüne füzeyle saldırdığını ve Rusya’nın tısının bile çıkmadığını hatırlayın... İyice bunamış ve sanki hayattan bunalmış Joe Biden’in, koca Amerika’yı ve dünyayı yönetemeyeceği... Perde arkasında hangi karanlık yapıların, güya seçimle gelmiş “demokratik kuklalarıyla” bu ülkeleri nasıl kendi şeytani hedeflerine hizmet ettirdiklerini anlamaya çalışın!? İşte aynı şeytani odaklar laçkalaşan Kapitalist-Sosyalist ülkeler dengesini yeniden sağlama almak ve Siyonist sömürü hâkimiyetini yaygınlaştırmak için, gerekli ve yönetilebilir yeni bir şer düzeni oluşturmak üzere Rusya'yı Ukrayna’ya saldırtmışlar, İsveç ve Finlandiya'yı NATO'ya sokmuşlardı. Lütfen hatırlayınız, Millet İttifakı: “Yabancı ve yandaş şirketlere peşkeş çekilen ‘Hazine Garantili Soygun Çarkını’ kırıp kaldıracaklarını” açıklayınca, güya Dindar Kahraman (!) Sn. Erdoğan: "Yahu, Uluslararası Tahkim var, sizden o paraları söke söke alırlar!.." diyerek, hem ayarını hem de kimlerin adamı olduklarını açığa vurmuşlardı. Çünkü Uluslararası Tahkim, Siyonist sömürü baronlarının bir yapılanmasıydı ve Erdoğan bu odakların nelere kadir olduklarına bizzat tanıktı!.. Ancak "Milli Görüş gömleğini", yani imani ve vicdani kimliğini çıkarıp attıkları için unuttukları bir gerçek vardı: Yegâne Kuvvet ve Kudret sahibi, yalnız Cenab-ı Hak'tı ve O’nun intikamı yakındı!.. Rusya, Batı’ya Karşı Enerji Kozunu Kullanmıştı! Avrupa ve ABD tarafından Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlara karşı, Rusya devlet Başkanı Putin, Rusya’dan doğalgaz ithal eden ülkelere 1 Nisan’dan itibaren Rus bankalarında ruble hesabı açıp, doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme zorunluluğu getirmişti. Avrupa ve ABD tarafından uygulanan ekonomik yaptırımları etkisiz hale getireceği endişesiyle Rusya’nın bu talebi, başta tüm ülkeler tarafından reddedilmişti. Ancak, Rusya’ya olan mevcut yüksek bağımlılığın neden olabileceği enerji arz güvenliği sorunları nedeniyle, Avrupa ülkeleri arasında farklılıkların ve anlaşmazlıkların çıkmasına neden oluvermişti. Bu anlaşmazlık, Rus bankalarında ruble hesabı açıp doğalgaz ödemelerini ruble ile ödemede olduğu gibi, Rusya’dan petrol alımını tamamen durdurmada da kendini göstermekteydi. Diğer yandan, Rus bankalarında ruble hesabı açıp doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme zorunluluğunu reddeden ülkeler olan Polonya’nın ve Bulgaristan’ın doğalgazını Rusya kesmişti. Daha önce doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme talebini karşılamaması nedeniyle Rusya, Finlandiya’nın da doğalgazını kesmişti. Rusya’nın komşusu olan Finlandiya, hem Rusya’nın doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme zorunluluğuna uymaması hem de NATO’ya başvurması nedeniyle Rusya’nın hedefine giren bir ülkeydi. Rusya’nın, doğalgazını kestiği ülkelerin kullandığı doğalgaz miktarına bakıldığında ve Rusya’ya bağımlılıkları açısından çok rahatlıkla alternatif kaynaklar ile doğalgazda arz güvenliği sağlayabilen ülkeler olması da bu ülkeler için şimdilik sorun gözükmemekteydi. Böylece Rusya zamanı geldiğinde enerji silahını kullanmakta da tereddüt etmediğini açık bir şekilde göstermişti. Peki, diğer Avrupa ülkeleri ne durumdaydı? 2021 yılında doğalgaz tüketiminin yüzde 40’ından fazlasını Rusya’dan ithal eden Avrupa ülkelerinin Rus doğalgazına bağımlılığı ülkeden ülkeye değişkenlik gösteriyordu. Almanya’nın doğalgaz ithalatındaki Rusya’nın payı yüzde 54, Litvanya’nın yüzde 69 ve İtalya’nın yüzde 33 seviyelerinde bulunuyordu. Diğer yandan, Rusya tarafından doğalgazı kesilen Polonya doğalgazın yüzde 81’ini ve Rusya’dan enerji kesintilerine en çok itiraz eden Macaristan ise doğalgazın yüzde 78’ini Rusya’dan sağlıyordu. Bu ülkelerin nasıl hareket edeceği belirsizliğini korusa da, Rusya’nın 2022 Nisan ayı içinde yaptığı doğalgaz teslimatlarının ödemesinin Mayıs ayında yapılması zorunluluğu nedeniyle, artık Rusya’dan doğalgaz alan ülkeler açısından bir karar vermek gerekiyordu. Rusya açısından enerji talep güvenliğinde bir sorun bulunmamaktaydı! Avrupa ülkelerinin enerji arz güvenliğinde karşılaşacakları sıkıntıları kısa sürede telafi etmede yaşayacakları zorluklar nedeniyle, Rusya’ya olan yüksek oranda bağımlılıklarını kısa sürede azaltmaları zor gözüküyordu. Bu durum, Rusya ekonomisinin bel kemiği olan doğalgaz ve petrol gelirlerinde aksama olmamasına ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle Avrupa ülkeleri ve ABD tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların adeta etkisiz hale gelmesine neden oluyordu. Gazprom tarafından yapılan açıklamaya bakıldığında da, Rusya doğalgaz enerji şirketi Gazprom ile anlaşması olan, küçük, orta ve büyük ölçekli yaklaşık 54 şirketin yarısı Rusya’dan doğalgaz alabilmek için ruble hesabı açıyordu. Bu da, Rusya’nın enerji kozunu kullanmaya devam edeceğini gösteriyordu. Peki, Avrupa Birliği, Rusya'nın doğalgazı kesmesine hazırlıklı mıydı? Acaba, Avrupa Birliği (AB), Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in tehditlerini gerçeğe dönüştürerek, aniden gaz sevkiyatını kesmesine ne kadar hazırlıklı bulunuyordu? Bunun için hazırlanan acil durum planları olsa da, hâlâ birçok belirsizlik gözleniyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in imzaladığı kararnameye göre doğalgaz ödemeleri artık dolar veya euro yerine ruble ile yapılıyordu. Ancak Vladimir Putin ile görüşen İtalya Başbakanı Mario Draghi, ödemelerin euro ve dolar olarak yapılması durumunda bile Rusya'nın Avrupa'ya gaz ihracatını azaltmayacağından emin olduğunu söylüyordu. Draghi, Putin ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından, Avrupalı şirketlerin euro veya dolar ile ödemeyi sürdüreceğini, rubleye çevirmek kolay olmasa da Rusya tarafının bu adımı atması gerektiği konusunda Putin ile mutabık kaldığını ifade ediyordu. Draghi, "Avrupalı şirketler, Avrupa Birliği'nin (AB) Rusya'nın bankacılık sektörüne yönelik yaptırımlarını ihlal etmek zorunda kalmadan, daha önce ödedikleri şekilde ödeme yapabilecekler" diyordu. Avrupa Birliği, beklenmedik bir şekilde Rusya'dan gaz sevkiyatının durdurulmasına hazırlıklı olduğunu söylese de bu pek inandırıcı görünmüyordu. Ancak hazırlıklı olunduğu izlenimi vermeye çalışan AB Komisyonu, 2017 yılından beri yürürlükte olan Doğalgaz Arz Güvenliğinin Sağlanmasına İlişkin Tüzüğe işaret ediyordu. AB'ye üye 27 ülke, bu metin temelinde acil bir durumda devreye girmek üzere kendi yasalarını ve planlarını oluşturmuştu. Almanya ve Avusturya, söz konusu acil durum planlarının erken uyarı aşamasını devreye sokmuştu. Bu aşama, bir kriz ekibi oluşturularak, arz durumunun düzenli olarak değerlendirmesini öngörüyordu ve bu amaçla bir koordinasyon grubu oluşturuluyordu. Doğalgaz Arz Güvenliğinin Sağlanmasına İlişkin Tüzük, AB Komisyonu'na Avrupa çapında ya da bölgesel olarak acil durum ilan etme imkânı veriyordu. Bu durumda gaz alımı, dağıtımı ve yeni tedarikçilerin bulunmasında daha güçlü bir koordinasyon sağlanması için üye ülkelerde gaz tedarik eden firmalar ve sektör temsilcilerinin yer alacağı Gaz Koordinasyon Grubu oluşturulması öngörülüyordu. Ancak bu grubun, talimat verme yetkisi bulunmuyordu. Gaz yine Rusya ve diğer kaynaklardan hukuka ve ikili sözleşmelere dayanarak temin ediliyordu. Tüzüğe göre, tedarik sıkıntısı yaşandığı hallerde bütün AB ülkelerinde acil durum planlarının devreye girmesi ve sanayi işletmeleri gibi "koruma gerektirmeyen" olarak adlandırılan tüketicilere gaz sevkiyatının durdurulması öngörülüyordu. Bu planda, hastaneler ve haneler doğalgaz ağından çıkartılacak son tüketiciler arasında bulunuyordu. Ayrıca ülkeler arasında "dayanışmaya dayalı gaz değişimi" öngörülse de şimdiye kadar yalnızca Almanya, Danimarka, Avusturya ve İtalya ilgili anlaşmalara imza atıyordu. AB Komisyonu uzmanları, AB'ye Rus doğalgazının sevkiyatının tamamen durdurulması durumunda alternatif kaynaklardan tedarikin bir gecede sağlanamayacağı konusunda aynı düşünüyordu. Gazı kesmeden durumu yönetmek hâlâ mümkün gözükse de bu hâlihazırda çeyreği dolu olan depoların boşalması anlamına geliyordu. Ancak gelecek kışı atlatabilmek için bu depoların boşatılması yerine doldurulması gerekiyordu. Doğalgazı merkezi olarak almak imkânı var mıydı? Brüksel'de ekonomi politikası alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Bruegel'in tahminlerine göre, Norveç, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Katar ve Cezayir'den gelen doğalgaza olan talep ciddi miktarda artacağı için dünya piyasalarında doğalgaz fiyatlarının hızlı bir şekilde artabileceği belirtiliyordu. Buna önlem olarak İtalya Başbakanı Mario Draghi, Rusya'dan hâlâ doğalgaz sevkiyatı sağlanırken tavan fiyat belirlenmesi önerisinde bulunuyordu. Draghi, Roma'da basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Putin'in savaşının finansmanından" dolayı AB ülkelerinin fahiş fiyatlar ödemesi için hiçbir neden olmadığını söylüyordu. İtalya Başbakanı, Rusya'nın en büyük müşterisi olarak piyasa gücünü kullanabilmek için AB'nin birlik içinde hareket etmesi gerektiğini de sözlerine ekliyordu. Rusya'nın doğalgazı kesmesi Avrupa’nın Felaketi Olacaktı! Düşünce kuruluşu Bruegel'den enerji uzmanı Georg Zachmann da Avrupalılara merkezi olarak ortak gaz satın alınması çağrısı yapıyordu. Şimdiye kadar üye ülkelerin sadece satın alma faaliyetlerindeki koordinasyon konusunda uzlaşabilmesinin yeterli olmadığını söyleyen Zachmann, "Üye ülkelerin konu tedarikçilere geldiğinde rakip gibi davrandığını görüyoruz, birbirlerinden daha yüksek teklif vermeye çalışıyor" eleştirisinde bulunuyordu. Bunun yanı sıra AB'ye üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları gaz depolarının doldurulmasını sağlamak için birlikte çalışma kararı alıyordu. AB Komisyonu'nun hazırladığı yasa tasarısı, 2022 yılının sonbaharına kadar doğalgaz tesislerinin yüzde 80'inin doldurulmasını öngörüyordu. Gelecek yıl ısıtma sezonunun başına kadar da doluluk oranlarının yüzde 90'a yükseltilmesi planlanıyordu. Söz konusu tasarının bu durumda, AB gaz depolama tesislerinin işletmesini üstlenen ve AB içinde birçok enerji tedarikçi şirkette pay sahibi olan yarı devlet destekli Rus enerji devi Gazprom için de geçerli olacağı vurgulanıyordu. Avrupa 2026'ya kadar Rus doğalgazından vazgeçebilir konuma ulaşır mıydı? AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans'ın ekibinden Diederik Samsom, AB'nin yıl sonuna kadar Rusya'dan yaptığı doğalgaz ithalatının üçte ikisinden vazgeçebileceği görüşünü savunuyordu. Hâlihazırda AB Rusya'dan yılda 150 milyar metreküp doğalgaz alıyordu. Samson, bunun 50 milyar metreküpünün, ABD ve Katar'dan alınan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ile karşılanabileceğini, 50 milyar metreküpünün de Cezayir ve Norveç'ten yapılacak ek ithalat ve biyogaz, enerji tasarrufu gibi yöntemlerle sağlanabileceğini belirtiyordu. 2026 yılı sonu ve 2027 yılı başına kadar, Rusya'nın doğalgazından tamamen bağımsız olmanın mümkün olduğunu söyleyen Samsom, "Enerji bugün olduğundan çok daha pahalı hale gelecek. Geçen onlarca yıl çok ucuzdu. Bizim tüm ekonomik modelimizin değişmesi gerekiyor" diyordu. Tedarikin her an durabilir olması, AB ülkelerini kuşkulandırmaktaydı! Düşünce kuruluşu Bruegel'den enerji uzmanı Zachmann, AB'nin hâlâ krizi aşmak için çaba göstermemesini eleştiriyordu. AB'nin hızlı ve düzenli bir çıkış stratejisi geliştirdiğini, ancak söz konusu senaryonun bu mevcut krizi çözemeyeceği görüşünde olan Zachman, "Tedarik her an durabilir ve bu çok tehlikeli" diyordu. AB üye ülkelerde ise durum nispeten sakin görünüyordu. Doğalgaz tüketiminin yüzde 20'sini Rusya'dan karşılayan Fransa, şu anda arz sıkıntısı riski öngörmüyordu. Bulgaristan, doğalgazının yüzde 90'ını Rusya kaynaklarından alıyordu. Bulgaristan doğalgaz şirketi Bulgargaz Başkanı İvan Topchiiski, Bulgaristan'ın gelecek yıl doğalgazı yalnızca Azerbaycan'dan almayı ve Yunanistan'dan da sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) temin etmeyi planladığını açıklıyordu. Topchiiski, ancak bu şekilde doğalgazın Rusya'dan tedarik edilmesinden daha pahalıya mal olacağını da sözlerine ekliyordu. Almanya’da ‘gaz’ krizi alarm seviyesine taşınmıştı! Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş, verilen sivil ve askeri kayıpların yanı sıra dünyayı da büyük bir buhranın eşiğine taşıyordu. Tedarik zincirlerinin bozulmasıyla birlikte baş gösteren tahıl krizi tüm ülkeleri zora sokarken enerji konusunda Rusya gazına bağımlı olan yerlerde de büyük panik yaşanıyordu. Bu yerlerin başında ise Almanya geliyordu. Almanya, bugün, Avrupa'nın en büyük ekonomisinin bir "kriz" ile karşı karşıya olduğunu vurgulayarak ve Rusya'dan gelen teslimatların azalması nedeniyle kış için depolama hedeflerinin risk altında olduğu konusunda uyararak, doğalgaz tedariki için üç aşamalı acil durum planının ikinci aşamasını devreye alıyordu. Hükümetin, seviyeyi "alarm" düzeyine yükseltme kararında, 14 Haziran'dan bu yana Rus doğalgaz akışında yapılan kesintilerin ve Ukrayna'daki savaşın alevlendirdiği artan enerji fiyatlarının etken olduğunu söylüyordu. Şu an ikinci seviyede olan alarmın üçüncü ve en yüksek aşaması ise “acil durum” seviyesi sayılıyordu. "Durum ciddi, kış yaklaşıyor!" telaşı… Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck yaptığı açıklamada, "Durum ciddi ve kış gelecek!" diye uyarıyordu. Habeck, “Gaz arzındaki azalma, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından bize yapılan ekonomik bir saldırıdır. Buna karşı kendimizi savunacağız. Ama ülkemiz artık engebeli bir yola girmek zorunda kalacak.” ifadelerini kullanıyordu. Bilindiği üzere Rusya; Almanya, İtalya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'ya gaz akışını azaltıyordu. Avrupa Birliği ülkeleri ise kışın elektrik, enerji endüstrisi ve ısı evleri üretmek için kullanılan yakıtı yeniden doldurmak için çabalıyordu. Rusya'nın devlete ait enerji devi Gazprom, Baltık Denizi'nin altından Almanya'ya uzanan Avrupa'nın en büyük doğalgaz boru hattı Kuzey Akımı-1 boru hattında yapılan kesintiler sebebiyle onarım için Kanada'ya gönderilen eksik bir parçayı bahane ediyordu. Ancak durumun devam eden savaş ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla ilgisi herkes tarafından biliniyordu. Bütün Avrupa ülkelerinde gaz kesintisi başlamıştı! Bunların ardından Polonya, Bulgaristan, Danimarka, Finlandiya, Fransa ve Hollanda'ya yönelik gaz kesintilerinin ardı arkası kesilmiyordu. Almanya hükümeti, mevcut gaz taleplerinin karşılandığını ve gaz depolama tesislerinin geçen (Haziran 2021) yılının bu zamanından daha yüksek olan %58 kapasiteye kadar doldurulduğunu söylüyordu. Ancak aralık ayına kadar %90'a ulaşma hedefinin daha fazla önlem alınmadan mümkün olmayacağı belirtiyordu. Habeck, "Henüz hissedemesek bile bir gaz krizi içindeyiz" itirafını yineliyordu. Almanya'nın aldığı tüm malzemeleri kendine saklayarak ve komşu ülkelerin akışını keserek duruma tepki vermeyeceğini söylüyordu. Bunun yerine hükümet, sanayiyi ve Almanya'da yaşayanları tüketimlerini mümkün olduğunca azaltmaya çağırıyordu. Büyük sıkıntı yaşanacaktı! Habeck, "Fiyatlar zaten yüksek ve daha fazla artışa hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu, endüstriyel üretimi etkileyecek ve birçok üretici için büyük bir yük olacak” diye uyarıyordu. Talebi azaltmak için hükümet, büyük endüstriyel tüketicilerin sözleşmelerinden vazgeçmeleri halinde para aldıklarını görecek müzayedeler düzenlemeyi planlıyordu. Mart ayında acil durum planının ilk aşamasını açıkladığından bu yana Almanya ve diğer ülkeler, Hollanda ve Norveç gibi Avrupalı ​​komşularından ilave gazın yanı sıra Körfez ve daha uzaklardaki üreticilerden sıvılaştırılmış doğalgaz almaya çalışıyordu. Zaten Almanya’da ‘gaz’ krizi başlamış, ülke alarm seviyesine taşınmıştı! Eldeki tüm veriler enerji depolayamayan ülkelerin kış aylarında büyük sıkıntı yaşayacağını gösteriyordu. Çevrecileri dehşete düşüren hükümet; daha fazla kirletici kömürün yakılmasını artıracağını ve elektrik üretimi için gaz kullanımını azaltacağını duyurmuştu. Almanya, Avrupalı ​​ortakları bu hareket hakkında önceden bilgilendirdiğini söylüyordu. ABD ve Avrupa, enerjideki Rusya bağımlılığını nasıl aşacaklardı? ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Avrupalı müttefikleriyle Rusya'dan petrol ithalatını durdurmayı görüştüklerini açıklamıştı. Bu kapsamda ABD, ambargo uyguladığı Venezuela ile görüşmeye başlamıştı. İran ile de nükleer anlaşmanın hızla sonuçlandırılmasına çalışılmaktaydı. Rusya'nın Ukrayna'ya askeri harekâtı başta ABD ve Avrupa ülkelerinin sert yaptırımlarına yol açmıştı. Ancak bu yaptırımlar Putin'i ve dolayısıyla da Rusya'yı durdurmamıştı. Çünkü aslında aynı Siyonist sermaye odaklarının güdümünde bulunan Joe Biden ve Putin, Ukrayna savaşını birlikte planlamışlardı. Üstelik ABD doğalgaz üretimini aylar öncesinden azaltmış ve fiyatları artırmıştı. Askeri operasyonların korkunç yıkımlara yol açıverdiği ve pek çok sivilin ve masum kişinin hayatını kaybettiği bir ortamda, ABD ve Avrupa ülkeleri de Rusya'ya 'son darbe' olarak görülen, petrol ithalatını durdurmayı düşünmeye başladıklarını duyurmuşlardı ve bu tam bir palavra politikasıydı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'dan petrol ithalatını durdurmayı Avrupalı müttefikleri ile görüştüklerini belirtirken, ülkelerin bu nedenle alternatif arayışı konusunda hızlarını da artırmaları ise Siyonist planın bir parçasıydı. Bu spekülasyonlar ile birlikte Avrupa'da bin metreküp doğalgaz fiyatı rekor kırarak 3.300 euroya ulaşmıştı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve eski Devlet Başkanı Dmitry Medvedev, Almanya'nın Kuzey Akım-2 kararına ilişkin, “Avrupalıların doğalgaza 2000 euro ödeyeceği yenidünyaya hoş geldiniz” diye hava atmıştı. Oysa son veriler bu verilerle birlikte Medvedev'in tahminlerinin de üzerine çıkmıştı. Öte yandan brent petrol 139 doları, ABD tipi ham petrol 130 doları test ederken, kömür fiyatları da aynı endişeyle yüzde 35 artarak ton başına yeni rekor seviyesi olan 354 dolara çıkmıştı. Bloomberg HT'nin haberine göre kömür Endonezya ve Avustralya’da ise ton başına 500 dolara yakın fiyatlardan alıcı bulmaktaydı.   Dünyanın en büyük petrol üreticileri şunlardı: (Günlük / Varil) 1- ABD: 15 bin                                       11- Meksika: 3 bin 2- Suudi Arabistan: 13 bin                   12- Venezuela: 2400 3- Rusya: 12 bin                                    13- Norveç: 2 bin 4- Çin: 5 bin                                           14- Katar: 2 bin 5- Kanada: 5 bin                                    15- Nijerya: 2 bin 6- Irak: 5 bin                                          16- Angola: 1750 7- İran: 5 bin                                          17- Cezayir: 1600 8- BAE: 4 bin                                         18- Kazakistan: 1600 9- Brezilya: 3500                                    19- İngiltere: Bin 10- Kuveyt: 3 bin                                   20- Hindistan: Bin   Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, Rusya'dan petrol ihracatının tamamen durması durumunda risk altındaki miktar günlük yaklaşık 5 milyon varil civarında tahmin ediliyordu. AB; doğalgaz ithalatının yüzde 41,1’ini Rusya'dan, yüzde 16,2’sini Norveç'ten, 7,6'sını Cezayir'den, 5,2'sini ise Katar'dan gerçekleştiriyordu. Ham petrolde ise yüzde 26,9'u, katı yakıtta ise 46,7'si yine Rusya'dan alınıyordu. Peki, Avrupa'nın 'bağımlı' olduğu söylenen Rusya'dan petrol ithalatı durdurulursa ülkelerin hangi alternatiflere yönelmesi bekleniyordu? VENEZUELA ABD'nin Rusya'dan ayrılma alternatifinde görüştüğü ülkelerden birisi Venezuela’ydı. Ancak 2020'deki parlamento seçimlerinde ABD, seçimlerin hileli olduğunu da ifade ederek yeni hükümeti tanımadıklarını açıklıyor ve Venezuelalı muhalif lider Juan Guaido'yu ülkenin "meşru devlet başkanı" olarak görüyordu. AB de Maduro hükümetini tanımadığını belirtse de 2021'de geri adım atmıştı. Ancak, ABD güncel olarak Guaido'yu tanımaktaydı. ABD'nin son yaptırımları arasında Venezuela hükümetinin ABD'deki tüm mal varlığını dondurmak ve ticari işlemleri yasaklamak da yer almıştı. Ancak sıkı yaptırımlara karşın Washington yönetimi Venezuela'yla masaya oturmaya yanaşmıştı. Venezuela alternatif arayışında doğru bir tercih olarak görülüyor çünkü kayıt altındaki 302 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip ülkesi konumundaydı. ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) verilerine göre, Venezuela'nın ham petrol üretimi ise hızla tarihsel olarak düşük seviyelere gerilemiş durumdaydı. Petrol üreticisi ülkeler arasında Venezuela'nın günlük varil petrol ihracatı 2,3 milyon ton civarındaydı. İRAN İran da tüm ambargolara rağmen Rusya'ya karşı petrol ve gaz yasağında düşünülen ülkeler arasında yer almaktaydı. Alternatifler arasında yer alan İran, kayıt altındaki 157 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla dünyanın en zengin 4. petrol rezervine sahip ülkesi konumundaydı. İran'ın resmi haber ajansı IRNA'nın ve OPEC'in verilerine göre, İran 2021'de günlük ortalama 2,4 milyon varil petrol üretimiyle beşinci sırada yer alsa da yaptırımlar nedeniyle bunları ihraç etmekten çok iç tüketimde kullanmıştı. İran'ın 2021'de günlük varil petrol ihracatının ise 1,2 milyon varil civarında olduğu konuşulmaktaydı. Ancak Rusya'ya karşı alternatif aşamasında İran petrolüne yönelik yaptırımların kaldırılması ve yeniden piyasaya sunulma sürecinin hızlandırılması bekleniyordu. Bu sayede fiyatların dengelenmesi de amaçlanıyordu. İran'ın yarı resmi Tasnim Haber Ajansının paylaştığı haberde, İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Rafael Grossi'nin nükleer müzakerelerde iki ismin bir araya geldiğini ve Viyana'da devam eden nükleer anlaşmaya dönüş müzakerelerinde son aşamaya girildiği açıklanıyordu. SUUDİ ARABİSTAN Küresel enerji arzı ve dünya ittifaklarının olası yeniden düzenlenmesi sorunları, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ışığında ön plana çıkıyordu. Kaynaklara göre, ABD şu anda ham petrol ve petrol ürünleri ithalatının %10'u için Rusya'ya güveniyordu. Alternatif arayışında ismi geçen bir diğer ülke ise Suudi Arabistan oluyordu. Kayıt altındaki 266 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla Suudi Arabistan dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip 2. ülkesi konumuna taşınıyordu. Suudi Arabistan'ın 2021'de günlük varil petrol ihracatının ise 12,4 milyon varil civarında olduğu düşünülüyordu. Ancak Axios'a konuşan Beyaz Saray sözcüsü, ilişkileri onarmaya yardımcı olmak ve petrol üretimini artırmaya ikna etmek için Suudi Arabistan'a olası bir ziyaretin ajandada olmadığını açıklıyordu. Sözcü Axios'a açıklamasında, "Şu anda açıklayacak herhangi bir uluslararası seyahatimiz yok ve bunların çoğu zamansız spekülasyonlar" ifadesini kullanıyordu. KATAR Doğalgazda yüzde 40 civarında Rusya'ya bağımlı olan İtalya'nın, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikçileri Cezayir ve Katar ile görüşmesi bu ülkeleri de alternatifler listesine aldığını gösteriyordu. Ancak bu durumun, bu ülkelerle, Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu (GECF) üyesi olan Rusya arasındaki ilişkileri bozabileceği ihtimali üzerinde de duruluyordu. Katar Enerji Bakanı Saad al-Kaabi ise, ne Katar ne de başka bir ülkenin Avrupa’ya Rus gazı yerine yeterince sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sağlayamayacağını belirtiyordu. Bu kadar büyük bir hacimde doğalgaz sağlayabilecek kimse yoktu. Saad al-Kaabi, "Hiç bir ülkenin bunu LNG ile gerçekleştirme kapasitesi yok" diyerek alternatif olamayacaklarını belirtiyordu. 266 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla Katar, petrol rezervlerinde 14. sırada yer alıyordu. Katar'ın günlük varil petrol ihracatının ise 1,9 milyon varil civarında olduğu tahmin ediliyordu. Kömüre dönüş kaçınılmazdı! BBC’ye konuşan AB’nin Yeşil Mutabakat Başkanı Frans Timmermans, gelişmeler doğrultusunda Avrupa hükümetlerinin, Rusya’ya itimat edilemeyeceğini ve Avrupa devletlerinin kömür yakmaya devam edebileceğini açıklıyordu. Avrupa'nın kömür ihtiyacının da yüzde 42'sini Rusya tek başına sağlıyordu. Sırasıyla Endonezya, Avustralya dünyanın en büyük kömür ihracatçıları olarak bilinirken, Rusya onları hemen arkadan takip ediyordu. Özetle, Siyonist sermaye baronları kendi zulüm ve sömürü saltanatlarını pekiştirmek ve dünyayı yeniden dizayn etmek üzere, Rusya’yı Ukrayna’ya saldırtıyordu. Böylece hem silah sanayisine yeni pazarlar açıyor, hem enerji krizi çıkartıyor, hem küresel gıda sıkıntısı başlatıyor… Ve tüm bu haksız ve ahlâksız projelerle dünyayı hizaya sokuyorlardı. Ancak unuttukları ve hesaba katmadıkları bir gerçeği hatırlatmanın zamanıydı: Eğer Şeytanilerin bir şer planı varsa, elbette Rabbü’l-âleminin de bir hesabı vardı ve Allah (CC) hesabında asla yanılmayan ve yenilmesi imkânsız olandı. Evet, evet, asırlardır uygulanan ve insanlığı kasıp kavuran bu Siyonist tahakküm ve sömürü düzeni mutlaka yıkılacak; Kur’an, akıl ve bilim dayanaklı Adil Düzen Devrimiyle bütün insanlık huzur ve refaha kavuşacaklardı!.. (İnşaallah!..)
Araştırmacı Yazar, Siyaset Bilimci Üstad Ahmet AKGÜL'ün 17 Eylül 2022 tarihinde Milli Çözüm Dergisi web sitesinde yayınlanan, kaleme aldığı, ''UKRAYNA SAVAŞI, SİYONİZM'İN KIŞKIRTMASIYDI!'' adlı makaleyi siz değerli okurlarımız ve takipçilerimiz ile paylaşmak istedik. Makalenin Tamamı;

UKRAYNA SAVAŞI, SİYONİZM'İN KIŞKIRTMASIYDI!

        Ukrayna Savaşını, Gizli Dünya Devletinin yöneticileri olan Siyonist odaklar ve onların kuklaları olan ABD ve Rusya liderleri birlikte planlamışlardı. Bir görüşme sırasında, Putin’in İsrail Başbakanınca, uzun süre ve aşağılanır vaziyette makam kapısında bekletildiği videoları hatırlayın... Ve yine İsrail’in, güya Süper Güç Rusya’nın Suriye Tartus’taki Deniz Üssüne füzeyle saldırdığını ve Rusya’nın tısının bile çıkmadığını hatırlayın... İyice bunamış ve sanki hayattan bunalmış Joe Biden’in, koca Amerika’yı ve dünyayı yönetemeyeceği... Perde arkasında hangi karanlık yapıların, güya seçimle gelmiş “demokratik kuklalarıyla” bu ülkeleri nasıl kendi şeytani hedeflerine hizmet ettirdiklerini anlamaya çalışın!? İşte aynı şeytani odaklar laçkalaşan Kapitalist-Sosyalist ülkeler dengesini yeniden sağlama almak ve Siyonist sömürü hâkimiyetini yaygınlaştırmak için, gerekli ve yönetilebilir yeni bir şer düzeni oluşturmak üzere Rusya'yı Ukrayna’ya saldırtmışlar, İsveç ve Finlandiya'yı NATO'ya sokmuşlardı.

Lütfen hatırlayınız, Millet İttifakı: “Yabancı ve yandaş şirketlere peşkeş çekilen ‘Hazine Garantili Soygun Çarkını’ kırıp kaldıracaklarını” açıklayınca, güya Dindar Kahraman (!) Sn. Erdoğan: "Yahu, Uluslararası Tahkim var, sizden o paraları söke söke alırlar!.." diyerek, hem ayarını hem de kimlerin adamı olduklarını açığa vurmuşlardı. Çünkü Uluslararası Tahkim, Siyonist sömürü baronlarının bir yapılanmasıydı ve Erdoğan bu odakların nelere kadir olduklarına bizzat tanıktı!.. Ancak "Milli Görüş gömleğini", yani imani ve vicdani kimliğini çıkarıp attıkları için unuttukları bir gerçek vardı: Yegâne Kuvvet ve Kudret sahibi, yalnız Cenab-ı Hak'tı ve O’nun intikamı yakındı!..

Rusya, Batı’ya Karşı Enerji Kozunu Kullanmıştı!

Avrupa ve ABD tarafından Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlara karşı, Rusya devlet Başkanı Putin, Rusya’dan doğalgaz ithal eden ülkelere 1 Nisan’dan itibaren Rus bankalarında ruble hesabı açıp, doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme zorunluluğu getirmişti. Avrupa ve ABD tarafından uygulanan ekonomik yaptırımları etkisiz hale getireceği endişesiyle Rusya’nın bu talebi, başta tüm ülkeler tarafından reddedilmişti. Ancak, Rusya’ya olan mevcut yüksek bağımlılığın neden olabileceği enerji arz güvenliği sorunları nedeniyle, Avrupa ülkeleri arasında farklılıkların ve anlaşmazlıkların çıkmasına neden oluvermişti. Bu anlaşmazlık, Rus bankalarında ruble hesabı açıp doğalgaz ödemelerini ruble ile ödemede olduğu gibi, Rusya’dan petrol alımını tamamen durdurmada da kendini göstermekteydi. Diğer yandan, Rus bankalarında ruble hesabı açıp doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme zorunluluğunu reddeden ülkeler olan Polonya’nın ve Bulgaristan’ın doğalgazını Rusya kesmişti.

Daha önce doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme talebini karşılamaması nedeniyle Rusya, Finlandiya’nın da doğalgazını kesmişti. Rusya’nın komşusu olan Finlandiya, hem Rusya’nın doğalgaz ödemelerini ruble ile ödeme zorunluluğuna uymaması hem de NATO’ya başvurması nedeniyle Rusya’nın hedefine giren bir ülkeydi. Rusya’nın, doğalgazını kestiği ülkelerin kullandığı doğalgaz miktarına bakıldığında ve Rusya’ya bağımlılıkları açısından çok rahatlıkla alternatif kaynaklar ile doğalgazda arz güvenliği sağlayabilen ülkeler olması da bu ülkeler için şimdilik sorun gözükmemekteydi. Böylece Rusya zamanı geldiğinde enerji silahını kullanmakta da tereddüt etmediğini açık bir şekilde göstermişti.

Peki, diğer Avrupa ülkeleri ne durumdaydı?

2021 yılında doğalgaz tüketiminin yüzde 40’ından fazlasını Rusya’dan ithal eden Avrupa ülkelerinin Rus doğalgazına bağımlılığı ülkeden ülkeye değişkenlik gösteriyordu. Almanya’nın doğalgaz ithalatındaki Rusya’nın payı yüzde 54, Litvanya’nın yüzde 69 ve İtalya’nın yüzde 33 seviyelerinde bulunuyordu. Diğer yandan, Rusya tarafından doğalgazı kesilen Polonya doğalgazın yüzde 81’ini ve Rusya’dan enerji kesintilerine en çok itiraz eden Macaristan ise doğalgazın yüzde 78’ini Rusya’dan sağlıyordu. Bu ülkelerin nasıl hareket edeceği belirsizliğini korusa da, Rusya’nın 2022 Nisan ayı içinde yaptığı doğalgaz teslimatlarının ödemesinin Mayıs ayında yapılması zorunluluğu nedeniyle, artık Rusya’dan doğalgaz alan ülkeler açısından bir karar vermek gerekiyordu.

Rusya açısından enerji talep güvenliğinde bir sorun bulunmamaktaydı!

Avrupa ülkelerinin enerji arz güvenliğinde karşılaşacakları sıkıntıları kısa sürede telafi etmede yaşayacakları zorluklar nedeniyle, Rusya’ya olan yüksek oranda bağımlılıklarını kısa sürede azaltmaları zor gözüküyordu. Bu durum, Rusya ekonomisinin bel kemiği olan doğalgaz ve petrol gelirlerinde aksama olmamasına ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle Avrupa ülkeleri ve ABD tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların adeta etkisiz hale gelmesine neden oluyordu.

Gazprom tarafından yapılan açıklamaya bakıldığında da, Rusya doğalgaz enerji şirketi Gazprom ile anlaşması olan, küçük, orta ve büyük ölçekli yaklaşık 54 şirketin yarısı Rusya’dan doğalgaz alabilmek için ruble hesabı açıyordu. Bu da, Rusya’nın enerji kozunu kullanmaya devam edeceğini gösteriyordu.

Peki, Avrupa Birliği, Rusya'nın doğalgazı kesmesine hazırlıklı mıydı?

Acaba, Avrupa Birliği (AB), Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in tehditlerini gerçeğe dönüştürerek, aniden gaz sevkiyatını kesmesine ne kadar hazırlıklı bulunuyordu? Bunun için hazırlanan acil durum planları olsa da, hâlâ birçok belirsizlik gözleniyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in imzaladığı kararnameye göre doğalgaz ödemeleri artık dolar veya euro yerine ruble ile yapılıyordu. Ancak Vladimir Putin ile görüşen İtalya Başbakanı Mario Draghi, ödemelerin euro ve dolar olarak yapılması durumunda bile Rusya'nın Avrupa'ya gaz ihracatını azaltmayacağından emin olduğunu söylüyordu. Draghi, Putin ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından, Avrupalı şirketlerin euro veya dolar ile ödemeyi sürdüreceğini, rubleye çevirmek kolay olmasa da Rusya tarafının bu adımı atması gerektiği konusunda Putin ile mutabık kaldığını ifade ediyordu. Draghi, "Avrupalı şirketler, Avrupa Birliği'nin (AB) Rusya'nın bankacılık sektörüne yönelik yaptırımlarını ihlal etmek zorunda kalmadan, daha önce ödedikleri şekilde ödeme yapabilecekler" diyordu. Avrupa Birliği, beklenmedik bir şekilde Rusya'dan gaz sevkiyatının durdurulmasına hazırlıklı olduğunu söylese de bu pek inandırıcı görünmüyordu. Ancak hazırlıklı olunduğu izlenimi vermeye çalışan AB Komisyonu, 2017 yılından beri yürürlükte olan Doğalgaz Arz Güvenliğinin Sağlanmasına İlişkin Tüzüğe işaret ediyordu. AB'ye üye 27 ülke, bu metin temelinde acil bir durumda devreye girmek üzere kendi yasalarını ve planlarını oluşturmuştu. Almanya ve Avusturya, söz konusu acil durum planlarının erken uyarı aşamasını devreye sokmuştu. Bu aşama, bir kriz ekibi oluşturularak, arz durumunun düzenli olarak değerlendirmesini öngörüyordu ve bu amaçla bir koordinasyon grubu oluşturuluyordu. Doğalgaz Arz Güvenliğinin Sağlanmasına İlişkin Tüzük, AB Komisyonu'na Avrupa çapında ya da bölgesel olarak acil durum ilan etme imkânı veriyordu. Bu durumda gaz alımı, dağıtımı ve yeni tedarikçilerin bulunmasında daha güçlü bir koordinasyon sağlanması için üye ülkelerde gaz tedarik eden firmalar ve sektör temsilcilerinin yer alacağı Gaz Koordinasyon Grubu oluşturulması öngörülüyordu. Ancak bu grubun, talimat verme yetkisi bulunmuyordu. Gaz yine Rusya ve diğer kaynaklardan hukuka ve ikili sözleşmelere dayanarak temin ediliyordu.

Tüzüğe göre, tedarik sıkıntısı yaşandığı hallerde bütün AB ülkelerinde acil durum planlarının devreye girmesi ve sanayi işletmeleri gibi "koruma gerektirmeyen" olarak adlandırılan tüketicilere gaz sevkiyatının durdurulması öngörülüyordu. Bu planda, hastaneler ve haneler doğalgaz ağından çıkartılacak son tüketiciler arasında bulunuyordu. Ayrıca ülkeler arasında "dayanışmaya dayalı gaz değişimi" öngörülse de şimdiye kadar yalnızca Almanya, Danimarka, Avusturya ve İtalya ilgili anlaşmalara imza atıyordu. AB Komisyonu uzmanları, AB'ye Rus doğalgazının sevkiyatının tamamen durdurulması durumunda alternatif kaynaklardan tedarikin bir gecede sağlanamayacağı konusunda aynı düşünüyordu. Gazı kesmeden durumu yönetmek hâlâ mümkün gözükse de bu hâlihazırda çeyreği dolu olan depoların boşalması anlamına geliyordu. Ancak gelecek kışı atlatabilmek için bu depoların boşatılması yerine doldurulması gerekiyordu.

Doğalgazı merkezi olarak almak imkânı var mıydı?

Brüksel'de ekonomi politikası alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Bruegel'in tahminlerine göre, Norveç, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Katar ve Cezayir'den gelen doğalgaza olan talep ciddi miktarda artacağı için dünya piyasalarında doğalgaz fiyatlarının hızlı bir şekilde artabileceği belirtiliyordu. Buna önlem olarak İtalya Başbakanı Mario Draghi, Rusya'dan hâlâ doğalgaz sevkiyatı sağlanırken tavan fiyat belirlenmesi önerisinde bulunuyordu. Draghi, Roma'da basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Putin'in savaşının finansmanından" dolayı AB ülkelerinin fahiş fiyatlar ödemesi için hiçbir neden olmadığını söylüyordu. İtalya Başbakanı, Rusya'nın en büyük müşterisi olarak piyasa gücünü kullanabilmek için AB'nin birlik içinde hareket etmesi gerektiğini de sözlerine ekliyordu.

Rusya'nın doğalgazı kesmesi Avrupa’nın Felaketi Olacaktı!

Düşünce kuruluşu Bruegel'den enerji uzmanı Georg Zachmann da Avrupalılara merkezi olarak ortak gaz satın alınması çağrısı yapıyordu. Şimdiye kadar üye ülkelerin sadece satın alma faaliyetlerindeki koordinasyon konusunda uzlaşabilmesinin yeterli olmadığını söyleyen Zachmann, "Üye ülkelerin konu tedarikçilere geldiğinde rakip gibi davrandığını görüyoruz, birbirlerinden daha yüksek teklif vermeye çalışıyor" eleştirisinde bulunuyordu. Bunun yanı sıra AB'ye üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları gaz depolarının doldurulmasını sağlamak için birlikte çalışma kararı alıyordu. AB Komisyonu'nun hazırladığı yasa tasarısı, 2022 yılının sonbaharına kadar doğalgaz tesislerinin yüzde 80'inin doldurulmasını öngörüyordu. Gelecek yıl ısıtma sezonunun başına kadar da doluluk oranlarının yüzde 90'a yükseltilmesi planlanıyordu. Söz konusu tasarının bu durumda, AB gaz depolama tesislerinin işletmesini üstlenen ve AB içinde birçok enerji tedarikçi şirkette pay sahibi olan yarı devlet destekli Rus enerji devi Gazprom için de geçerli olacağı vurgulanıyordu.

Avrupa 2026'ya kadar Rus doğalgazından vazgeçebilir konuma ulaşır mıydı?

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans'ın ekibinden Diederik Samsom, AB'nin yıl sonuna kadar Rusya'dan yaptığı doğalgaz ithalatının üçte ikisinden vazgeçebileceği görüşünü savunuyordu. Hâlihazırda AB Rusya'dan yılda 150 milyar metreküp doğalgaz alıyordu. Samson, bunun 50 milyar metreküpünün, ABD ve Katar'dan alınan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ile karşılanabileceğini, 50 milyar metreküpünün de Cezayir ve Norveç'ten yapılacak ek ithalat ve biyogaz, enerji tasarrufu gibi yöntemlerle sağlanabileceğini belirtiyordu. 2026 yılı sonu ve 2027 yılı başına kadar, Rusya'nın doğalgazından tamamen bağımsız olmanın mümkün olduğunu söyleyen Samsom, "Enerji bugün olduğundan çok daha pahalı hale gelecek. Geçen onlarca yıl çok ucuzdu. Bizim tüm ekonomik modelimizin değişmesi gerekiyor" diyordu.

Tedarikin her an durabilir olması, AB ülkelerini kuşkulandırmaktaydı!

Düşünce kuruluşu Bruegel'den enerji uzmanı Zachmann, AB'nin hâlâ krizi aşmak için çaba göstermemesini eleştiriyordu. AB'nin hızlı ve düzenli bir çıkış stratejisi geliştirdiğini, ancak söz konusu senaryonun bu mevcut krizi çözemeyeceği görüşünde olan Zachman, "Tedarik her an durabilir ve bu çok tehlikeli" diyordu.

AB üye ülkelerde ise durum nispeten sakin görünüyordu. Doğalgaz tüketiminin yüzde 20'sini Rusya'dan karşılayan Fransa, şu anda arz sıkıntısı riski öngörmüyordu. Bulgaristan, doğalgazının yüzde 90'ını Rusya kaynaklarından alıyordu. Bulgaristan doğalgaz şirketi Bulgargaz Başkanı İvan Topchiiski, Bulgaristan'ın gelecek yıl doğalgazı yalnızca Azerbaycan'dan almayı ve Yunanistan'dan da sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) temin etmeyi planladığını açıklıyordu. Topchiiski, ancak bu şekilde doğalgazın Rusya'dan tedarik edilmesinden daha pahalıya mal olacağını da sözlerine ekliyordu.

Almanya’da ‘gaz’ krizi alarm seviyesine taşınmıştı!

Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş, verilen sivil ve askeri kayıpların yanı sıra dünyayı da büyük bir buhranın eşiğine taşıyordu. Tedarik zincirlerinin bozulmasıyla birlikte baş gösteren tahıl krizi tüm ülkeleri zora sokarken enerji konusunda Rusya gazına bağımlı olan yerlerde de büyük panik yaşanıyordu. Bu yerlerin başında ise Almanya geliyordu. Almanya, bugün, Avrupa'nın en büyük ekonomisinin bir "kriz" ile karşı karşıya olduğunu vurgulayarak ve Rusya'dan gelen teslimatların azalması nedeniyle kış için depolama hedeflerinin risk altında olduğu konusunda uyararak, doğalgaz tedariki için üç aşamalı acil durum planının ikinci aşamasını devreye alıyordu. Hükümetin, seviyeyi "alarm" düzeyine yükseltme kararında, 14 Haziran'dan bu yana Rus doğalgaz akışında yapılan kesintilerin ve Ukrayna'daki savaşın alevlendirdiği artan enerji fiyatlarının etken olduğunu söylüyordu. Şu an ikinci seviyede olan alarmın üçüncü ve en yüksek aşaması ise “acil durum” seviyesi sayılıyordu.

"Durum ciddi, kış yaklaşıyor!" telaşı…

Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck yaptığı açıklamada, "Durum ciddi ve kış gelecek!" diye uyarıyordu. Habeck, “Gaz arzındaki azalma, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından bize yapılan ekonomik bir saldırıdır. Buna karşı kendimizi savunacağız. Ama ülkemiz artık engebeli bir yola girmek zorunda kalacak.” ifadelerini kullanıyordu. Bilindiği üzere Rusya; Almanya, İtalya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'ya gaz akışını azaltıyordu. Avrupa Birliği ülkeleri ise kışın elektrik, enerji endüstrisi ve ısı evleri üretmek için kullanılan yakıtı yeniden doldurmak için çabalıyordu.

Rusya'nın devlete ait enerji devi Gazprom, Baltık Denizi'nin altından Almanya'ya uzanan Avrupa'nın en büyük doğalgaz boru hattı Kuzey Akımı-1 boru hattında yapılan kesintiler sebebiyle onarım için Kanada'ya gönderilen eksik bir parçayı bahane ediyordu. Ancak durumun devam eden savaş ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla ilgisi herkes tarafından biliniyordu.

Bütün Avrupa ülkelerinde gaz kesintisi başlamıştı!

Bunların ardından Polonya, Bulgaristan, Danimarka, Finlandiya, Fransa ve Hollanda'ya yönelik gaz kesintilerinin ardı arkası kesilmiyordu. Almanya hükümeti, mevcut gaz taleplerinin karşılandığını ve gaz depolama tesislerinin geçen (Haziran 2021) yılının bu zamanından daha yüksek olan %58 kapasiteye kadar doldurulduğunu söylüyordu. Ancak aralık ayına kadar %90'a ulaşma hedefinin daha fazla önlem alınmadan mümkün olmayacağı belirtiyordu.

Habeck, "Henüz hissedemesek bile bir gaz krizi içindeyiz" itirafını yineliyordu. Almanya'nın aldığı tüm malzemeleri kendine saklayarak ve komşu ülkelerin akışını keserek duruma tepki vermeyeceğini söylüyordu. Bunun yerine hükümet, sanayiyi ve Almanya'da yaşayanları tüketimlerini mümkün olduğunca azaltmaya çağırıyordu.

Büyük sıkıntı yaşanacaktı!

Habeck, "Fiyatlar zaten yüksek ve daha fazla artışa hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu, endüstriyel üretimi etkileyecek ve birçok üretici için büyük bir yük olacak” diye uyarıyordu. Talebi azaltmak için hükümet, büyük endüstriyel tüketicilerin sözleşmelerinden vazgeçmeleri halinde para aldıklarını görecek müzayedeler düzenlemeyi planlıyordu. Mart ayında acil durum planının ilk aşamasını açıkladığından bu yana Almanya ve diğer ülkeler, Hollanda ve Norveç gibi Avrupalı ​​komşularından ilave gazın yanı sıra Körfez ve daha uzaklardaki üreticilerden sıvılaştırılmış doğalgaz almaya çalışıyordu.

Zaten Almanya’da ‘gaz’ krizi başlamış, ülke alarm seviyesine taşınmıştı!

Eldeki tüm veriler enerji depolayamayan ülkelerin kış aylarında büyük sıkıntı yaşayacağını gösteriyordu. Çevrecileri dehşete düşüren hükümet; daha fazla kirletici kömürün yakılmasını artıracağını ve elektrik üretimi için gaz kullanımını azaltacağını duyurmuştu. Almanya, Avrupalı ​​ortakları bu hareket hakkında önceden bilgilendirdiğini söylüyordu.

ABD ve Avrupa, enerjideki Rusya bağımlılığını nasıl aşacaklardı?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Avrupalı müttefikleriyle Rusya'dan petrol ithalatını durdurmayı görüştüklerini açıklamıştı. Bu kapsamda ABD, ambargo uyguladığı Venezuela ile görüşmeye başlamıştı. İran ile de nükleer anlaşmanın hızla sonuçlandırılmasına çalışılmaktaydı. Rusya'nın Ukrayna'ya askeri harekâtı başta ABD ve Avrupa ülkelerinin sert yaptırımlarına yol açmıştı. Ancak bu yaptırımlar Putin'i ve dolayısıyla da Rusya'yı durdurmamıştı. Çünkü aslında aynı Siyonist sermaye odaklarının güdümünde bulunan Joe Biden ve Putin, Ukrayna savaşını birlikte planlamışlardı. Üstelik ABD doğalgaz üretimini aylar öncesinden azaltmış ve fiyatları artırmıştı.

Askeri operasyonların korkunç yıkımlara yol açıverdiği ve pek çok sivilin ve masum kişinin hayatını kaybettiği bir ortamda, ABD ve Avrupa ülkeleri de Rusya'ya 'son darbe' olarak görülen, petrol ithalatını durdurmayı düşünmeye başladıklarını duyurmuşlardı ve bu tam bir palavra politikasıydı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'dan petrol ithalatını durdurmayı Avrupalı müttefikleri ile görüştüklerini belirtirken, ülkelerin bu nedenle alternatif arayışı konusunda hızlarını da artırmaları ise Siyonist planın bir parçasıydı.

Bu spekülasyonlar ile birlikte Avrupa'da bin metreküp doğalgaz fiyatı rekor kırarak 3.300 euroya ulaşmıştı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve eski Devlet Başkanı Dmitry Medvedev, Almanya'nın Kuzey Akım-2 kararına ilişkin, “Avrupalıların doğalgaza 2000 euro ödeyeceği yenidünyaya hoş geldiniz” diye hava atmıştı. Oysa son veriler bu verilerle birlikte Medvedev'in tahminlerinin de üzerine çıkmıştı.

Öte yandan brent petrol 139 doları, ABD tipi ham petrol 130 doları test ederken, kömür fiyatları da aynı endişeyle yüzde 35 artarak ton başına yeni rekor seviyesi olan 354 dolara çıkmıştı. Bloomberg HT'nin haberine göre kömür Endonezya ve Avustralya’da ise ton başına 500 dolara yakın fiyatlardan alıcı bulmaktaydı.

 

Dünyanın en büyük petrol üreticileri şunlardı: (Günlük / Varil)

1- ABD: 15 bin                                       11- Meksika: 3 bin

2- Suudi Arabistan: 13 bin                   12- Venezuela: 2400

3- Rusya: 12 bin                                    13- Norveç: 2 bin

4- Çin: 5 bin                                           14- Katar: 2 bin

5- Kanada: 5 bin                                    15- Nijerya: 2 bin

6- Irak: 5 bin                                          16- Angola: 1750

7- İran: 5 bin                                          17- Cezayir: 1600

8- BAE: 4 bin                                         18- Kazakistan: 1600

9- Brezilya: 3500                                    19- İngiltere: Bin

10- Kuveyt: 3 bin                                   20- Hindistan: Bin

 

Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, Rusya'dan petrol ihracatının tamamen durması durumunda risk altındaki miktar günlük yaklaşık 5 milyon varil civarında tahmin ediliyordu. AB; doğalgaz ithalatının yüzde 41,1’ini Rusya'dan, yüzde 16,2’sini Norveç'ten, 7,6'sını Cezayir'den, 5,2'sini ise Katar'dan gerçekleştiriyordu. Ham petrolde ise yüzde 26,9'u, katı yakıtta ise 46,7'si yine Rusya'dan alınıyordu.

Peki, Avrupa'nın 'bağımlı' olduğu söylenen Rusya'dan petrol ithalatı durdurulursa ülkelerin hangi alternatiflere yönelmesi bekleniyordu?

VENEZUELA

ABD'nin Rusya'dan ayrılma alternatifinde görüştüğü ülkelerden birisi Venezuela’ydı. Ancak 2020'deki parlamento seçimlerinde ABD, seçimlerin hileli olduğunu da ifade ederek yeni hükümeti tanımadıklarını açıklıyor ve Venezuelalı muhalif lider Juan Guaido'yu ülkenin "meşru devlet başkanı" olarak görüyordu. AB de Maduro hükümetini tanımadığını belirtse de 2021'de geri adım atmıştı. Ancak, ABD güncel olarak Guaido'yu tanımaktaydı. ABD'nin son yaptırımları arasında Venezuela hükümetinin ABD'deki tüm mal varlığını dondurmak ve ticari işlemleri yasaklamak da yer almıştı. Ancak sıkı yaptırımlara karşın Washington yönetimi Venezuela'yla masaya oturmaya yanaşmıştı.

Venezuela alternatif arayışında doğru bir tercih olarak görülüyor çünkü kayıt altındaki 302 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip ülkesi konumundaydı. ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) verilerine göre, Venezuela'nın ham petrol üretimi ise hızla tarihsel olarak düşük seviyelere gerilemiş durumdaydı. Petrol üreticisi ülkeler arasında Venezuela'nın günlük varil petrol ihracatı 2,3 milyon ton civarındaydı.

İRAN

İran da tüm ambargolara rağmen Rusya'ya karşı petrol ve gaz yasağında düşünülen ülkeler arasında yer almaktaydı. Alternatifler arasında yer alan İran, kayıt altındaki 157 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla dünyanın en zengin 4. petrol rezervine sahip ülkesi konumundaydı. İran'ın resmi haber ajansı IRNA'nın ve OPEC'in verilerine göre, İran 2021'de günlük ortalama 2,4 milyon varil petrol üretimiyle beşinci sırada yer alsa da yaptırımlar nedeniyle bunları ihraç etmekten çok iç tüketimde kullanmıştı. İran'ın 2021'de günlük varil petrol ihracatının ise 1,2 milyon varil civarında olduğu konuşulmaktaydı.

Ancak Rusya'ya karşı alternatif aşamasında İran petrolüne yönelik yaptırımların kaldırılması ve yeniden piyasaya sunulma sürecinin hızlandırılması bekleniyordu. Bu sayede fiyatların dengelenmesi de amaçlanıyordu. İran'ın yarı resmi Tasnim Haber Ajansının paylaştığı haberde, İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Rafael Grossi'nin nükleer müzakerelerde iki ismin bir araya geldiğini ve Viyana'da devam eden nükleer anlaşmaya dönüş müzakerelerinde son aşamaya girildiği açıklanıyordu.

SUUDİ ARABİSTAN

Küresel enerji arzı ve dünya ittifaklarının olası yeniden düzenlenmesi sorunları, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ışığında ön plana çıkıyordu. Kaynaklara göre, ABD şu anda ham petrol ve petrol ürünleri ithalatının %10'u için Rusya'ya güveniyordu. Alternatif arayışında ismi geçen bir diğer ülke ise Suudi Arabistan oluyordu. Kayıt altındaki 266 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla Suudi Arabistan dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip 2. ülkesi konumuna taşınıyordu. Suudi Arabistan'ın 2021'de günlük varil petrol ihracatının ise 12,4 milyon varil civarında olduğu düşünülüyordu.

Ancak Axios'a konuşan Beyaz Saray sözcüsü, ilişkileri onarmaya yardımcı olmak ve petrol üretimini artırmaya ikna etmek için Suudi Arabistan'a olası bir ziyaretin ajandada olmadığını açıklıyordu. Sözcü Axios'a açıklamasında, "Şu anda açıklayacak herhangi bir uluslararası seyahatimiz yok ve bunların çoğu zamansız spekülasyonlar" ifadesini kullanıyordu.

KATAR

Doğalgazda yüzde 40 civarında Rusya'ya bağımlı olan İtalya'nın, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikçileri Cezayir ve Katar ile görüşmesi bu ülkeleri de alternatifler listesine aldığını gösteriyordu. Ancak bu durumun, bu ülkelerle, Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu (GECF) üyesi olan Rusya arasındaki ilişkileri bozabileceği ihtimali üzerinde de duruluyordu. Katar Enerji Bakanı Saad al-Kaabi ise, ne Katar ne de başka bir ülkenin Avrupa’ya Rus gazı yerine yeterince sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sağlayamayacağını belirtiyordu. Bu kadar büyük bir hacimde doğalgaz sağlayabilecek kimse yoktu. Saad al-Kaabi, "Hiç bir ülkenin bunu LNG ile gerçekleştirme kapasitesi yok" diyerek alternatif olamayacaklarını belirtiyordu.

266 milyar varilin üzerindeki petrol miktarıyla Katar, petrol rezervlerinde 14. sırada yer alıyordu. Katar'ın günlük varil petrol ihracatının ise 1,9 milyon varil civarında olduğu tahmin ediliyordu.

Kömüre dönüş kaçınılmazdı!

BBC’ye konuşan AB’nin Yeşil Mutabakat Başkanı Frans Timmermans, gelişmeler doğrultusunda Avrupa hükümetlerinin, Rusya’ya itimat edilemeyeceğini ve Avrupa devletlerinin kömür yakmaya devam edebileceğini açıklıyordu. Avrupa'nın kömür ihtiyacının da yüzde 42'sini Rusya tek başına sağlıyordu. Sırasıyla Endonezya, Avustralya dünyanın en büyük kömür ihracatçıları olarak bilinirken, Rusya onları hemen arkadan takip ediyordu.

Özetle, Siyonist sermaye baronları kendi zulüm ve sömürü saltanatlarını pekiştirmek ve dünyayı yeniden dizayn etmek üzere, Rusya’yı Ukrayna’ya saldırtıyordu. Böylece hem silah sanayisine yeni pazarlar açıyor, hem enerji krizi çıkartıyor, hem küresel gıda sıkıntısı başlatıyor… Ve tüm bu haksız ve ahlâksız projelerle dünyayı hizaya sokuyorlardı.

Ancak unuttukları ve hesaba katmadıkları bir gerçeği hatırlatmanın zamanıydı: Eğer Şeytanilerin bir şer planı varsa, elbette Rabbü’l-âleminin de bir hesabı vardı ve Allah (CC) hesabında asla yanılmayan ve yenilmesi imkânsız olandı. Evet, evet, asırlardır uygulanan ve insanlığı kasıp kavuran bu Siyonist tahakküm ve sömürü düzeni mutlaka yıkılacak; Kur’an, akıl ve bilim dayanaklı Adil Düzen Devrimiyle bütün insanlık huzur ve refaha kavuşacaklardı!.. (İnşaallah!..)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.