Eger böyle son model, gıcır gıcır gemi gibi bir otobüs gelmişse arkası da gelir diye düşündü.
Geçmişe daldı bir anda. Değirmen boğazından taa Taşkent e kadar angarya usulü kazma kürekle araç yolunda çalıştığı gunler geldi aklına, sonra yürüyerek sahile, Alanya ya çalışmaya gittiği gunleri düşündü
" Bizden geçti biz görmedik, çocuklarımız barı görsün" cümlesini sesli söylediğini farkedince iki tarafına bakındı duyan olup olmadığını kontrol edercesine
Kendisiyle birlikte Kasabanin üstüne bir sis gibi çöken karamsarlik ta dağılmaktaydi
sanki kalabalıkla birlikte.
Öyle ya yokluk, imkansizlik, kimsesizlik, unutulmuşluk, hepTaşelinin, Sarıveliler in kaderi olacak değildi elbette.
Meydanin tam ortasinda Çakıcıgilin kahvehanesinin önünde darmadagin duran tahta sandalyelerinden birini kapti yolun karşısında, ikindi güneşine nazır yerde mahalleden arkadaşları Balcının Salıh, Bakının Salıh ve Küntüşün Salıh,ve Emişin Ahmet' in oldugu masaya çekti.
Biraz yukarıda topalın kahveside kalabalıktı.
Ekizin Çavuş, Pelte, Sablıkçı ve Muhasip in kahkaha sesleri geliyordu kahvenin yüksekce avlusundan.
Belli ki iskambil oynuyorlardı, ama orası pek kalabalıktı, kalabalıklardan pek
hoşlanmaz daha çok yalnız kalmayı tercih ederdi, kâğıt oyunlari ile işi olmazdı zaten, topyekûn kumar görürdü hepsini...
"ofofof vaybenibeni" diyerek yavaşça oturdu tahta sandalyeye " belim gırıldı ayakta dikilmekten " diye mırıldanırken,
"Değmedi mi emmelekin" dedi Bakının Salıh, beyaz seyrek bıyıklarının altından gülümseyerek.
"Nedeenn sen emmi degme mi heeç, Millet usandı hoyu elinde yük Adiller'e gidip gelmeye, külüstür arabaların ayağına vara gele, vara gele..." diye karşılık verdi Küntüşün Salıh, sevinci, heyecanı sesine yansıyarak
Boş çay bardaklarını parmaklarının arasina sıralamış hızla geçmekte olan kahveciye dönerek " gahveci bi çay daha" diye seslendi Küntüşün Salıh
Çayı içilir, sohbeti dinlenir adamdı ne de olsa. 15 baş horantası da olsa cömertlikten öte bonkör adam olarak bilinirdi çevresinde Nam-i diğer Bekçi Salıh
Öyle ya Kasaba' nın iki bekçisinden biriydi
aylığım var diye yan gelip yatmaz gece resmi görevinde, gündüz baginda bahçesinde, ekininde, otunda, harmanindaydı
Kahvecinin önlüğündeki bozuk paralar ile çay kaşıklarinin sesleri birbirine karışıyor söyleneni duymuyordu bile
Biraz daha sesini yükseltti" bi çay daha ver gahveci buraya" diye yeniden seslendi Bekçi Salih, "tamam geliyor hemen" anlamında başını salladı kahveci
Nisan ayının güneşi ile yağmuru birbirine karışıyordu. Güneş yagmuru mu ısıtıyor, Yağmur güneşi mi islatıyor belli değildi. Hava yağmakla, açmak arasında gidip geliyordu gün boyu
Daha Çindiri dağının, Turanşah dağının üzeri hala karla kaplıydı Garagışlıķ karla doluydu,
Garagışlık derken Kitir dayıñın Ağustosta ciğerlerin yangınını söndüren özel sipesiyalinin "Karlı Bekmezi" nin hammadde deposuydu burası ...
Arada bir değirmen bogazindan ağrı kâr ayazı eserken, kış hala; "ben buradayım daha gitmedim" der gibiydi sanki
Ensesine vuran kar ayazini hissetmiş olacak ki, ceketinin yakasını kaldırdı. Bu
arada çayı yeni gelmişti, kesme şekerlerden birisini attı bardagına, digerini masaya bıraktı, iyice karıştırdı çayını, sonra işaret parmağıyla bardağa sıkıştırdı çay kaşığını, buğusu havaya karışan bardağı kaldırdı büyük bir keyifle höpürdetti çayını..
Gururlu adamdı öyle herkesin masasına varmaz çayını içmezdi hani.
Vakit ikindiye yakındı eve gitme zamanı yaklaşıyordu
aksam olmadan ahirda hayvanlara bakılacaktı
Cesmeye suya çekilecekler, altları temizlenecek , saman verilecek, pür asılacak, katırlara andız baglanacakti, sığırlara geven döğülecekti...
Velhasil bir sürü iş bekliyordu hepsini.
Topal Bönce, katran karası güneş gözlüklerinin üzerinden baka baka sakin adimlarla yaklaşırken masaya " Daha durun siz; ilçe de olacağız Göktepe ye inat" diyordu
....