yandex
Aydın UZKAN
Köşe Yazarı
Aydın UZKAN
 

KOVALARKEN KAÇANLAR

Hayat sürekli akış halinde . Bu akış hali, bilinçsiz bir kapılmaya, menzilsiz bir sürüklenmeye dönüştüğünde başlıyor felaketler. Sürüklenişin ve kovalamacanın hengâmesinden kurtulunca,  bulmanın hakikatine eriyor insan. Biraz sabır, biraz tecrübe ve  biraz da bekleyerek. Beklemek derken, negatif bir duruş değil elbet. Acziyetten kaynaklanan bir teslimiyet değil, derinliği olan  bir sabır olan beklemek. Zira insan ruhu , bu hakikat olmadan soluk alamaz. Cemil Meriç Jurnal’inde dediği gibi ‘’Yaşamak beklemektir’’ Oysa beklenmeyi yük, koşturmayı  ödül zannediyoruz. ‘’ Bizden kaçan bir otobüse yetişmeye çalışıyor gibiyiz hepimiz. Ne kadar çok koşarsak koşalım, otobüs hep bizden daha hızlı! Bizi tıknefes bırakıyor bu imkansız koşu... Yürümeyi denemek ya da durakta sakince oturup bir sonraki otobüsü beklemek gibi ihtimalleri hesaba katabiliriz oysa. Peşinde koştuğumuz otobüs bizi olduğumuz yerden alıp hayalini kurduğumuz başka yerlere götürecek tek ihtimal gibi geliyor hepimize. Bulunduğumuz yere dair hiçbir beklentimiz kalmamış belli ki... Gitmek, bir şeylere erişmek, başka olana ulaşmak, bizim için hayatı anlamlı hale getirecek tek istikamet bu, o istikamete giden tek bir otobüs var ve o da bizden kaçıyor...’’ (1) Çoğumuzun üzerine hayatını kurduğu duygusal zemin üç aşağı beş yukarı böyle. Bu kovalamacalar ve koşturmacalar yüzünden huzur ne zaman gelip kapımızı çalsa biz evde olmuyoruz. Biz hayatı, hayat bizi kovalayıp duruyor. Buluşma hep ileriki bir zamana erteleniyor. Kapalı gözlükle koşan yarış atlarına benziyoruz. En yakınımızı dahi göremiyoruz. Yalnızca koştuğumuz yolu hayat sanıyor, koştukça  yaşayacağımızı  zannediyoruz. Aptal Puma Sendromu yaşıyoruz adeta. Sonu görünmeyen bu hırs , sürekli koşturup  kovalatıyor. Oysaki , hayatı  kovalamak değil yaşamak gerekir.  Elbette Allah sinekleri kovalamak için kediye kuyruk verdi ama sineksiz bir hayatı tercih etmekte seçenekleri arasındaydı.Bunu fark edemiyoruz. Tek adımda sona varmaya, tek cümleyle ikna etmeye, yürümeden koşmaya ve zıplamadan uçmaya çalışıyoruz. Koşturmaca halinde hep sona odaklanıp,  ortadakileri unutuyoruz. Büyük beklentilere öylesine odaklanmışız ki, küçük şeylerin önemini es geçer olmuşuz. Sobesi olmayan bir saklambacın ebesiyiz sanki. Her oyun gibi,  hayatın da  istikametini belirleyen, insanlığımızın rengini ve tadını oluşturan temel kaideler var. Yavaşlamak gibi,  kovalarken elimizdekileri kaçırmamak gibi. Bunları görmezden geldiğimizde sobeleneceğimiz gün yakındır.   Gökhan ÖZCAN / www.yenisafak.com / 14.03.2022
Ekleme Tarihi: 11 Nisan 2022 - Pazartesi

KOVALARKEN KAÇANLAR

Hayat sürekli akış halinde . Bu akış hali, bilinçsiz bir kapılmaya, menzilsiz bir sürüklenmeye dönüştüğünde başlıyor felaketler. Sürüklenişin ve kovalamacanın hengâmesinden kurtulunca,  bulmanın hakikatine eriyor insan. Biraz sabır, biraz tecrübe ve  biraz da bekleyerek.

Beklemek derken, negatif bir duruş değil elbet. Acziyetten kaynaklanan bir teslimiyet değil, derinliği olan  bir sabır olan beklemek. Zira insan ruhu , bu hakikat olmadan soluk alamaz. Cemil Meriç Jurnal’inde dediği gibi ‘’Yaşamak beklemektir’’

Oysa beklenmeyi yük, koşturmayı  ödül zannediyoruz. ‘’ Bizden kaçan bir otobüse yetişmeye çalışıyor gibiyiz hepimiz. Ne kadar çok koşarsak koşalım, otobüs hep bizden daha hızlı! Bizi tıknefes bırakıyor bu imkansız koşu...

Yürümeyi denemek ya da durakta sakince oturup bir sonraki otobüsü beklemek gibi ihtimalleri hesaba katabiliriz oysa. Peşinde koştuğumuz otobüs bizi olduğumuz yerden alıp hayalini kurduğumuz başka yerlere götürecek tek ihtimal gibi geliyor hepimize.

Bulunduğumuz yere dair hiçbir beklentimiz kalmamış belli ki... Gitmek, bir şeylere erişmek, başka olana ulaşmak, bizim için hayatı anlamlı hale getirecek tek istikamet bu, o istikamete giden tek bir otobüs var ve o da bizden kaçıyor...’’ (1)

Çoğumuzun üzerine hayatını kurduğu duygusal zemin üç aşağı beş yukarı böyle. Bu kovalamacalar ve koşturmacalar yüzünden huzur ne zaman gelip kapımızı çalsa biz evde olmuyoruz. Biz hayatı, hayat bizi kovalayıp duruyor. Buluşma hep ileriki bir zamana erteleniyor.

Kapalı gözlükle koşan yarış atlarına benziyoruz. En yakınımızı dahi göremiyoruz. Yalnızca koştuğumuz yolu hayat sanıyor, koştukça  yaşayacağımızı  zannediyoruz.

Aptal Puma Sendromu yaşıyoruz adeta. Sonu görünmeyen bu hırs , sürekli koşturup  kovalatıyor. Oysaki , hayatı  kovalamak değil yaşamak gerekir. 

Elbette Allah sinekleri kovalamak için kediye kuyruk verdi ama sineksiz bir hayatı tercih etmekte seçenekleri arasındaydı.Bunu fark edemiyoruz.

Tek adımda sona varmaya, tek cümleyle ikna etmeye, yürümeden koşmaya ve zıplamadan uçmaya çalışıyoruz. Koşturmaca halinde hep sona odaklanıp,  ortadakileri unutuyoruz.

Büyük beklentilere öylesine odaklanmışız ki, küçük şeylerin önemini es geçer olmuşuz. Sobesi olmayan bir saklambacın ebesiyiz sanki.

Her oyun gibi,  hayatın da  istikametini belirleyen, insanlığımızın rengini ve tadını oluşturan temel kaideler var. Yavaşlamak gibi,  kovalarken elimizdekileri kaçırmamak gibi. Bunları görmezden geldiğimizde sobeleneceğimiz gün yakındır.

 

  1. Gökhan ÖZCAN / www.yenisafak.com / 14.03.2022
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.