yandex
Tarih Öğretmeni Mustafa AK
Köşe Yazarı
Tarih Öğretmeni Mustafa AK
 

TARİHİ AÇIDAN TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNE BAKI

Geçtiğimiz Cuma ve hafta sonunda ülke olarak çok hareketli bir zaman geçirdik. İdlib’te verdiğimiz 33 şehit gündeme bomba gibi düşmüştü. Milletimiz saldırının gerçek failinin Rusya olduğunu düşünüyorduk. Bu kapsamda Türk- Rus ilişkilerine kısaca göz atacağımız bir yazı kaleme almaya karar verdik.     Tarihlere Moskova Knezliği olarak geçen Rus çarlığı ilk defa Altın Ordu Devletinin Timur Han tarafından ortadan kaldırılması ile tarih sahnesine çıktı. Osmanlı Kuruluş ve Yükselme dönemlerinde Rusya ile ilgili çok dikkate değecek bir kayıt yoktur. Hatta ilişkiler daha çok Kırım Hanlığı üzerinden yani dolaylı olarak yürütülecektir. II. Selim devrinde Kafkasya’ya yönelik planlanan Don- Volga Kanal projesi devlet adamları arasındaki çekişmeler neticesinde akim almıştır. Bu proje başarılı olsaydı tarihin seyri nasıl olurdu? Allah bilir.  Bizim Ruslarla ilk mücadelemiz Köprülü Kara Mustafa Paşa komutasındaki bir ordu ile Çehrin’de yaşandı. Savaşı kazanan paşamız aynı galibiyeti Viyana’da da alacağı varsayımıyla hareket etmiş ancak Viyana yenilgisi kellesinin kaybıyla neticelenmişti.         Türk- Rus ilişkileri 18. Yüzyılda genel olarak Rus Çarı Deli Petro’nun sıcak denizlere inme politikası ve Osmanlının müdafaası şeklinde gelişmiştir. Çarlıktan sonra Rusya’da iki defa rejim değişmiş fakat bu ideal hiçbir vakit sona ermemiştir. Aslında Rusların Suriye’de yer almalarının yegane sebebi budur. 18. Yüzyılda Osmanlı 1711 yılında Prut’ta Rusları mağlup etmeyi başarmış fakat ordudaki disiplinsizlik kesin netice alınmasını engellemiştir. 1736-1739 Osmanlı Rus savaşları kısmen de olsa Türklerin üstünlüğü ile noktalanmıştır. Fakat iş 1770-1774 Osmanlı- Rus savaşlarına gelince işin rengi değişmiş. Rus donanması 1770 yılında batılı devletlerinin gözünün önünde Akdeniz’e inerek Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakmıştır. Kendi topraklarımızda yaşadığımız bu saldırı Ruslar için bir ilk Osmanlı için ikinciydi ama içimizden çıkmayan ve telafisi olmayan bir sürecin başlangıcı olacaktı. 1792 yılında Kırım’ın kaybıyla Osmanlı dağılma dönemine girmiştir. Burada da Rusların varlığını unutmamak gerekir.                                                                                                                                                                               19. Yüzyılda ilişkilerin seyrine Fransız ihtilalinin milliyetçilik akımı ve Ortodoksların himayesi meselesi vardır. Arka arkaya yaşanan Sırp ve Yunan isyanlarında da Rus parmağı vardır. Yunan isyanını bastırmaya giden Mısır ve Osmanlı donanmasının Navarin limanında yakılmasının sebebi de Ruslardır. Kısaca Yunanlılara bağımsızlığı Ruslar hediye etmişlerdir. 1853- 1856 arasında Kırım savaşı yaşanmış bu defa da 1853 yılında Sinop’ta donanmamız yakılmıştır. Yenilgiler, tazminatlar, katliamlar ve göçler ile Türk- Rus ilişkilerini izlemeye devam ediyoruz. Tarihlere 93 harbi olarak geçen 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında İstanbul Yeşilköy yani Ayastefanos’a kadar gelen Ruslar Osmanlı sarayına sayılı kilometreler kala İngilizlerin aracılığı ile durdurulabilmişlerdir.        Balkan harpleri sırasında da Ruslar Balkan ittifakına kol kanat germişlerdir. Birinci dünya savaşında da karşımızda yer alan Ruslar 1917 yılında savaştan çekilinceye kadar hasmımız olmuşlardır. Milli Mücadele yıllarında yaşanan rejim değişikliği sonrasında yumuşamaya hatta iş birliğine varan bir süreç yaşanmıştır. II. Dünya savaşı yıllarında Ruslar Boğazları işgal ile bizi tehdit etmiş bu durum da Türkiye’nin Ruslara karşı ABD’ye yakınlaşmasına sebep olmuştur. 1970-1980 arasında yaşanan sağ-sol kavgasında Rusların sol kesim üzerinden iç işlerimize karışma ihtimali milletimizin Ruslara karşı soğuk bakmasına neden olmuştur. Nihayetinde 1991 yılında komünist rejim yıkılmış ve günümüz Rusyası oluşmuştur. Türk- Rus ilişkileri Suriye’deki iç karışıklıklara kadar orta seviyede devam etmiştir. İki devlet arasında mesafeli bir duruş söz konusu olmuştur. En son geçen hafta 28 Şubat 2020 Cuma gecesi 33 askerimizin şehadeti ile sonuçlanan saldırı her ne kadar Esed rejimi tarafından yapıldığı söylense de halkımız işin Ruslar tarafından yapıldığını düşünmektedir. Rusların Esed rejiminin yanında durmasının tek sebebi kadim hedefi olan sıcak denizlere inme ve burada tutunmaktır. Diğer türlü bu topraklara ait hiçbir şeyi yoktur. Anadolu’dan önce Türk vatanı olmuş bir Suriye toprağı bulunmaktadır. Bu durumda yorumu siz okuyucunun vicdanına bırakıyorum. Kim haklı?                
Ekleme Tarihi: 02 Mart 2020 - Pazartesi

TARİHİ AÇIDAN TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNE BAKI

Geçtiğimiz Cuma ve hafta sonunda ülke olarak çok hareketli bir zaman geçirdik. İdlib’te verdiğimiz 33 şehit gündeme bomba gibi düşmüştü. Milletimiz saldırının gerçek failinin Rusya olduğunu düşünüyorduk. Bu kapsamda Türk- Rus ilişkilerine kısaca göz atacağımız bir yazı kaleme almaya karar verdik. 

 

 Tarihlere Moskova Knezliği olarak geçen Rus çarlığı ilk defa Altın Ordu Devletinin Timur Han tarafından ortadan kaldırılması ile tarih sahnesine çıktı. Osmanlı Kuruluş ve Yükselme dönemlerinde Rusya ile ilgili çok dikkate değecek bir kayıt yoktur. Hatta ilişkiler daha çok Kırım Hanlığı üzerinden yani dolaylı olarak yürütülecektir. II. Selim devrinde Kafkasya’ya yönelik planlanan Don- Volga Kanal projesi devlet adamları arasındaki çekişmeler neticesinde akim almıştır. Bu proje başarılı olsaydı tarihin seyri nasıl olurdu? Allah bilir.  Bizim Ruslarla ilk mücadelemiz Köprülü Kara Mustafa Paşa komutasındaki bir ordu ile Çehrin’de yaşandı. Savaşı kazanan paşamız aynı galibiyeti Viyana’da da alacağı varsayımıyla hareket etmiş ancak Viyana yenilgisi kellesinin kaybıyla neticelenmişti.       

 Türk- Rus ilişkileri 18. Yüzyılda genel olarak Rus Çarı Deli Petro’nun sıcak denizlere inme politikası ve Osmanlının müdafaası şeklinde gelişmiştir. Çarlıktan sonra Rusya’da iki defa rejim değişmiş fakat bu ideal hiçbir vakit sona ermemiştir. Aslında Rusların Suriye’de yer almalarının yegane sebebi budur. 18. Yüzyılda Osmanlı 1711 yılında Prut’ta Rusları mağlup etmeyi başarmış fakat ordudaki disiplinsizlik kesin netice alınmasını engellemiştir. 1736-1739 Osmanlı Rus savaşları kısmen de olsa Türklerin üstünlüğü ile noktalanmıştır. Fakat iş 1770-1774 Osmanlı- Rus savaşlarına gelince işin rengi değişmiş. Rus donanması 1770 yılında batılı devletlerinin gözünün önünde Akdeniz’e inerek Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakmıştır. Kendi topraklarımızda yaşadığımız bu saldırı Ruslar için bir ilk Osmanlı için ikinciydi ama içimizden çıkmayan ve telafisi olmayan bir sürecin başlangıcı olacaktı. 1792 yılında Kırım’ın kaybıyla Osmanlı dağılma dönemine girmiştir. Burada da Rusların varlığını unutmamak gerekir.                                                                                                                                                                        

 

    19. Yüzyılda ilişkilerin seyrine Fransız ihtilalinin milliyetçilik akımı ve Ortodoksların himayesi meselesi vardır. Arka arkaya yaşanan Sırp ve Yunan isyanlarında da Rus parmağı vardır. Yunan isyanını bastırmaya giden Mısır ve Osmanlı donanmasının Navarin limanında yakılmasının sebebi de Ruslardır. Kısaca Yunanlılara bağımsızlığı Ruslar hediye etmişlerdir. 1853- 1856 arasında Kırım savaşı yaşanmış bu defa da 1853 yılında Sinop’ta donanmamız yakılmıştır. Yenilgiler, tazminatlar, katliamlar ve göçler ile Türk- Rus ilişkilerini izlemeye devam ediyoruz. Tarihlere 93 harbi olarak geçen 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında İstanbul Yeşilköy yani Ayastefanos’a kadar gelen Ruslar Osmanlı sarayına sayılı kilometreler kala İngilizlerin aracılığı ile durdurulabilmişlerdir.   

 

  Balkan harpleri sırasında da Ruslar Balkan ittifakına kol kanat germişlerdir. Birinci dünya savaşında da karşımızda yer alan Ruslar 1917 yılında savaştan çekilinceye kadar hasmımız olmuşlardır. Milli Mücadele yıllarında yaşanan rejim değişikliği sonrasında yumuşamaya hatta iş birliğine varan bir süreç yaşanmıştır. II. Dünya savaşı yıllarında Ruslar Boğazları işgal ile bizi tehdit etmiş bu durum da Türkiye’nin Ruslara karşı ABD’ye yakınlaşmasına sebep olmuştur. 1970-1980 arasında yaşanan sağ-sol kavgasında Rusların sol kesim üzerinden iç işlerimize karışma ihtimali milletimizin Ruslara karşı soğuk bakmasına neden olmuştur. Nihayetinde 1991 yılında komünist rejim yıkılmış ve günümüz Rusyası oluşmuştur. Türk- Rus ilişkileri Suriye’deki iç karışıklıklara kadar orta seviyede devam etmiştir. İki devlet arasında mesafeli bir duruş söz konusu olmuştur. En son geçen hafta 28 Şubat 2020 Cuma gecesi 33 askerimizin şehadeti ile sonuçlanan saldırı her ne kadar Esed rejimi tarafından yapıldığı söylense de halkımız işin Ruslar tarafından yapıldığını düşünmektedir. Rusların Esed rejiminin yanında durmasının tek sebebi kadim hedefi olan sıcak denizlere inme ve burada tutunmaktır. Diğer türlü bu topraklara ait hiçbir şeyi yoktur. Anadolu’dan önce Türk vatanı olmuş bir Suriye toprağı bulunmaktadır. Bu durumda yorumu siz okuyucunun vicdanına bırakıyorum. Kim haklı?                

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.