yandex

Esrarlı Güzel Konya!

KONYA (BBH) - Haber Merkezi | 11.01.2023 - 12:37, Güncelleme: 11.01.2023 - 12:37 1781+ kez okundu.
 

Esrarlı Güzel Konya!

Konya, Türkiye'deki en eski yerleşim birimlerinden biridir. Konya'da yerleşimin Tarih öncesi çağdan başladığı görülmektedir. Konya'nın merkezinde yer alan ve aynı zamanda bir höyük olan, Anadolu Selçuklu sultanı II. Alaeddin Keykubad'a nispetle Alâeddin Tepesi adı verilen suni tepe ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucu, prehistorik çağ içinde gerek Cilalı Taş Devri ve Kalkolitik ve gerekse Erken Bronz Çağ'larına ait kültürel bulgulara rastlanmıştır.

Konya'nın gizemini çözebilmek için onun saat ve mevsimlerine karışmak lazımdır. Orada bir süre yaşamak, geçmişini bilmek ve bugününü gözlemek gerekir. Konya zengin geçmişinden gelen mimari zenginliğin yanı sıra damakta unutulmaz tatlar bırakan yemekleriyle de meşhurdur. Bu yemekler bile insanı Konya bağımlısı yapmaya yeter de artar bile. "Konya, bozkırın çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar..." Ahmet Hamdi Tanpınar, "Beş Şehir" kitabının Konya bölümüne böyle başlar. Tanpınar bu kenti en güzel ifade eden yazardır. Konya'yı anlatırken kurduğu cümlelerin lezzetine çok az metinde rastlanır. Tanpınar anlatımına şöyle devam eder: "Sağlam ruhlu, kendi başına yaşamaktan hoşlanan, dışarıdan gösterişsiz, içten zengin Orta Anadolu insanına benzer. Onu yakalayabilmek için saat ve mevsimlerine iyice karışmanız lazımdır... Konya insanı ya bir sıtma gibi yakalar, kendi alemine taşır yahut da ona sonuna kadar yabancı kalırsınız." Konya’yı her yazışımda, hep başka bir yüzle karşılaştım. Çünkü Anadolu'nun en eski kentlerinden Konya, çok hızlı gelişiyordu. Her seferinde başka bir kente gelmiş sanıyordum kendimi. Geniş asfalt yollar, modern apartmanlar, cam binalardan göz kırpan işyerleri, kentin ortasından yükselen 42 katlı gökdelen, çay bahçeleri, alışveriş merkezleri, Meram Bağları'na doğru milyon dolarlık siteler... Kent ne kadar modernleşse de bazı semtleri, sokakları bende kutsal çağrışımlar yapıyordu. Tıpkı Kudüs’teki gibi. Orada da çan sesinin, ezanla birbirine karıştığı sokaklarda, kendimi hep kutsal bir alemin içinde hissetmiştim. Yedi yüz yıldan beri yeşile çalan mavi renkli koni kubbenin altında yatan Mevlâna, nedense beni hep kendine çekti, hep davet etti. Zaten Doğu'nun gelmiş geçmiş en büyük mutasavvıfı, en coşkulu şairi Mevlâna Celaleddin Rumi şu cümleleriyle tüm dünyayı yanına çağırmıyor muydu: "Gel, gel, kim olursan gel/ Kafir de olsan, Yahudi veya putperest de olsan gel/ Dergahımız ümitsizliğin dergâhı değildir/ Yüz defa tövbeni bozmuş olsan yine gel" Her ne kadar hanlar çirkin beton yapılara dönüşse de turistlere kilim, hediyelik eşya satan dükkanlar eskinin hile karışmamış ticaretinin üstüne soru işareti düşürse de, Konya Çarşısı'nda dolaşmayı çok seviyordum. Orayı gezerken bugünden sıyrılıp, terzilerin İdris Peygamber’den, dericilerin Ahi Evran’dan, ekmekçilerin Ömer’i Berberi’den, kuyumcuların Nasır Bin Abdullah’tan, sakaların Selman-ı Kufi'den icazet aldıkları Ahi düzenini düşlüyordum. Çarşıda koşturan aceleci kalabalıkları görmezden gelip, Müslümanlarla Hıristiyanların, Yahudilerle Mecusilerin bir arada dostça yaşadığı Selçuklu başkenti Konya'yı özlüyordum. Kuyumcular Çarşısı'nda ise heyecanım doruklara tırmanıyordu. Çünkü ilk semanın bir kuyumcu dükkanının önünde başladığını biliyordum. Konya'daki Selçuklu eserlerini teker teker gezmeye niyetliyseniz, bir haftanızı ayırmanız gerekir. Bu eserleri gördüğünüzde, Konya'nın Anadolu Sultanlığının başkenti olduğu zamanlarda, Selçukluların ne kadar güçlü ve mimarilerinin ne kadar güzel olduğuna tanıklık ederdiniz. ABD'li tarihçi Bernard Berenson, bu eserler karşısında hayranlığını şöyle ifade etmişti: "Selçuklu mimarisi ne büyük mucize! Zarafeti, tasarımdaki kendine özgülüğü, süslemesindeki ince mükemmelliği, Fransız Gotik mimarisinin en iyi örnekleri hariç bildiğim bütün mimari tarzlarından çok üstünde... Selçuklu sultanları Konya'da ikamet ederlermiş, şimdi de onların zevklerinin, güzelliğe duydukları sevginin ve ihtişamlarının rakipsiz bir anıtı Konya." Yazları Konya bunaltıcı bir sıcağın etkisindedir. Kentin ortasındaki Alaeddin Tepesi'ndeki parkın içinde, bir ağaç gölgesine sığınıp, bir yandan soluklandım bir yandan da tam karşımda duran İnce Minareli Medreseyi seyretmişliğim bile vardır. 1255''te, Selçuklu'nun en büyük vezirlerinden Emir Sahip Ata'nın yaptırdığı medresenin minaresi, bir yıldırımın hışmına uğramış, yarısından fazlası yıkılmıştı. Selçuklu tarihinin en seçkin adamlarından Celaleddin Karatay, en zor sorunları bu medresenin çatısı altında bilgelikle halletmişti.  Konya mutfağının geçmişinin 8 bin yıl öncesine kadar uzandığı öne sürülür. Buna kanıt olarak da Çatalhöyük kazılarında bulunan yemek kaplarındaki mercimek ve bulgur kalıntıları gösterilir. Günümüzde pişen tandır çorbası, mercimekli bulgur pilavı ve mercimek yemeğinin köklerinin Çatalhöyük'e dayandığı söylenir. Konya mutfağının şekillenmesinde Mevlevi mutfağı çok önemli bir rol oynamıştır. Konya mutfağı Selçuklu, Osmanlı ve Anadolu mutfaklarından da birçok örneği barındırmaktadır. Konya'ya gittiğinizde neyi nerede yiyeceğinizi şaşırabilirsiniz. Çünkü bu kentte büyüklü küçüklü tam 1000’e yakın lokanta var. Mutlaka yenmesi gereken lezzetlerin başında etli ekmek gelir. 180 gram hamurdan yapılmış yufkanın üstüne 100 gram et ve 100 gram sebze karışımı konarak yapılan etli ekmek çekerek uzatılır. Etli ekmeğin uzunluğunun 90 cm. eninin ise 20 cm. olması gerekir. Ustalar, boy uzadıkça ekmeğin tadının kaçtığını öne sürer. Etli ekmekteki malzemeler kadar ustalar da önemlidir. Eğer Konya'da etli ekmek yemeye niyetlenirseniz size Nalçacı Caddesi'ndeki Cemo'yu önerirler. Çeyrek asırdan beri etli ekmek hazırlayan bu mekân en iyilerden biridir. Bunun yanı sıra Havza Etliekmek ve daha onlarcasını sayabilirler size… Eğer Konya'nın geleneksel ev yemeklerini tatmak isterseniz, onun içinde size uzunca bir liste hazırlarlar. Konya’nın geleneksel yemeklerinden yoğurt çorbası, bütüm eti, sac böreği, yaprak sarması, su böreği, ekmek salması, mantının yanı sıra, sac arası, höşmerim, irmik helvası gibi tatlıları da bulabilirsiniz Konya yemekleri menüsünde bulabilirsiniz. Konya’ya yolunuz düşerse, ekşili bamya çorbası içmenizi öneririm, içen bir içmeyen bin pişman. Konya’nın en köklü lezzetlerinin başında ise fırın kebabı gelir. Bu kebabın en lezzetlisi, Maliye Sarayı civarındaki Hacı Şükrünün fırınında pişer. 1907''den beri fırın kebabı pişiren bu lokantada, muhteşem bir lezzetle tanışacağınızdan emin olabilirsiniz. Kebabın yanında ise kuru soğan yemeyi ve buz gibi ayran içmeyi ihmal etmeyin. Konya'ya gitmişken, Kadınlar Pazarı'nı görmeden dönmek olmaz. Geçmişi Selçuklulara dayanan Aziziye Camii'nin yakınlarındaki pazarda, eskiden bağ bahçe sahibi hanımlar kendi ürettikleri sebze ve meyveleri satardı. Adı bundan dolayı Kadınlar Pazarı olmuştur. Şimdi satıcılar kadın olmasa da avlunun ortasındaki bölümde yine taze sebze ve meyve satılmaktadır. Avlunun kenarlarına sıralanmış dükkanlarda ise Anadolu'nun dört bir yanında üretilen peynirleri bulmak mümkündür. Konya’nın ünlü küflü peynirinin en lezzetlisini burada bulabilirsiniz. Nasıl yenmesi gerektiğini satıcı size anlatacaktır.
Konya, Türkiye'deki en eski yerleşim birimlerinden biridir. Konya'da yerleşimin Tarih öncesi çağdan başladığı görülmektedir. Konya'nın merkezinde yer alan ve aynı zamanda bir höyük olan, Anadolu Selçuklu sultanı II. Alaeddin Keykubad'a nispetle Alâeddin Tepesi adı verilen suni tepe ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucu, prehistorik çağ içinde gerek Cilalı Taş Devri ve Kalkolitik ve gerekse Erken Bronz Çağ'larına ait kültürel bulgulara rastlanmıştır.
Konya'nın gizemini çözebilmek için onun saat ve mevsimlerine karışmak lazımdır. Orada bir süre yaşamak, geçmişini bilmek ve bugününü gözlemek gerekir. Konya zengin geçmişinden gelen mimari zenginliğin yanı sıra damakta unutulmaz tatlar bırakan yemekleriyle de meşhurdur. Bu yemekler bile insanı Konya bağımlısı yapmaya yeter de artar bile.
"Konya, bozkırın çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar..." Ahmet Hamdi Tanpınar, "Beş Şehir" kitabının Konya bölümüne böyle başlar. Tanpınar bu kenti en güzel ifade eden yazardır. Konya'yı anlatırken kurduğu cümlelerin lezzetine çok az metinde rastlanır. Tanpınar anlatımına şöyle devam eder: "Sağlam ruhlu, kendi başına yaşamaktan hoşlanan, dışarıdan gösterişsiz, içten zengin Orta Anadolu insanına benzer. Onu yakalayabilmek için saat ve mevsimlerine iyice karışmanız lazımdır... Konya insanı ya bir sıtma gibi yakalar, kendi alemine taşır yahut da ona sonuna kadar yabancı kalırsınız."
Konya’yı her yazışımda, hep başka bir yüzle karşılaştım. Çünkü Anadolu'nun en eski kentlerinden Konya, çok hızlı gelişiyordu. Her seferinde başka bir kente gelmiş sanıyordum kendimi. Geniş asfalt yollar, modern apartmanlar, cam binalardan göz kırpan işyerleri, kentin ortasından yükselen 42 katlı gökdelen, çay bahçeleri, alışveriş merkezleri, Meram Bağları'na doğru milyon dolarlık siteler...
Kent ne kadar modernleşse de bazı semtleri, sokakları bende kutsal çağrışımlar yapıyordu. Tıpkı Kudüs’teki gibi. Orada da çan sesinin, ezanla birbirine karıştığı sokaklarda, kendimi hep kutsal bir alemin içinde hissetmiştim. Yedi yüz yıldan beri yeşile çalan mavi renkli koni kubbenin altında yatan Mevlâna, nedense beni hep kendine çekti, hep davet etti. Zaten Doğu'nun gelmiş geçmiş en büyük mutasavvıfı, en coşkulu şairi Mevlâna Celaleddin Rumi şu cümleleriyle tüm dünyayı yanına çağırmıyor muydu: "Gel, gel, kim olursan gel/ Kafir de olsan, Yahudi veya putperest de olsan gel/ Dergahımız ümitsizliğin dergâhı değildir/ Yüz defa tövbeni bozmuş olsan yine gel"
Her ne kadar hanlar çirkin beton yapılara dönüşse de turistlere kilim, hediyelik eşya satan dükkanlar eskinin hile karışmamış ticaretinin üstüne soru işareti düşürse de, Konya Çarşısı'nda dolaşmayı çok seviyordum. Orayı gezerken bugünden sıyrılıp, terzilerin İdris Peygamber’den, dericilerin Ahi Evran’dan, ekmekçilerin Ömer’i Berberi’den, kuyumcuların Nasır Bin Abdullah’tan, sakaların Selman-ı Kufi'den icazet aldıkları Ahi düzenini düşlüyordum.
Çarşıda koşturan aceleci kalabalıkları görmezden gelip, Müslümanlarla Hıristiyanların, Yahudilerle Mecusilerin bir arada dostça yaşadığı Selçuklu başkenti Konya'yı özlüyordum. Kuyumcular Çarşısı'nda ise heyecanım doruklara tırmanıyordu. Çünkü ilk semanın bir kuyumcu dükkanının önünde başladığını biliyordum. Konya'daki Selçuklu eserlerini teker teker gezmeye niyetliyseniz, bir haftanızı ayırmanız gerekir. Bu eserleri gördüğünüzde, Konya'nın Anadolu Sultanlığının başkenti olduğu zamanlarda, Selçukluların ne kadar güçlü ve mimarilerinin ne kadar güzel olduğuna tanıklık ederdiniz. ABD'li tarihçi Bernard Berenson, bu eserler karşısında hayranlığını şöyle ifade etmişti: "Selçuklu mimarisi ne büyük mucize! Zarafeti, tasarımdaki kendine özgülüğü, süslemesindeki ince mükemmelliği, Fransız Gotik mimarisinin en iyi örnekleri hariç bildiğim bütün mimari tarzlarından çok üstünde... Selçuklu sultanları Konya'da ikamet ederlermiş, şimdi de onların zevklerinin, güzelliğe duydukları sevginin ve ihtişamlarının rakipsiz bir anıtı Konya."
Yazları Konya bunaltıcı bir sıcağın etkisindedir. Kentin ortasındaki Alaeddin Tepesi'ndeki parkın içinde, bir ağaç gölgesine sığınıp, bir yandan soluklandım bir yandan da tam karşımda duran İnce Minareli Medreseyi seyretmişliğim bile vardır. 1255''te, Selçuklu'nun en büyük vezirlerinden Emir Sahip Ata'nın yaptırdığı medresenin minaresi, bir yıldırımın hışmına uğramış, yarısından fazlası yıkılmıştı. Selçuklu tarihinin en seçkin adamlarından Celaleddin Karatay, en zor sorunları bu medresenin çatısı altında bilgelikle halletmişti. 
Konya mutfağının geçmişinin 8 bin yıl öncesine kadar uzandığı öne sürülür. Buna kanıt olarak da Çatalhöyük kazılarında bulunan yemek kaplarındaki mercimek ve bulgur kalıntıları gösterilir. Günümüzde pişen tandır çorbası, mercimekli bulgur pilavı ve mercimek yemeğinin köklerinin Çatalhöyük'e dayandığı söylenir. Konya mutfağının şekillenmesinde Mevlevi mutfağı çok önemli bir rol oynamıştır. Konya mutfağı Selçuklu, Osmanlı ve Anadolu mutfaklarından da birçok örneği barındırmaktadır.
Konya'ya gittiğinizde neyi nerede yiyeceğinizi şaşırabilirsiniz. Çünkü bu kentte büyüklü küçüklü tam 1000’e yakın lokanta var. Mutlaka yenmesi gereken lezzetlerin başında etli ekmek gelir. 180 gram hamurdan yapılmış yufkanın üstüne 100 gram et ve 100 gram sebze karışımı konarak yapılan etli ekmek çekerek uzatılır. Etli ekmeğin uzunluğunun 90 cm. eninin ise 20 cm. olması gerekir. Ustalar, boy uzadıkça ekmeğin tadının kaçtığını öne sürer. Etli ekmekteki malzemeler kadar ustalar da önemlidir. Eğer Konya'da etli ekmek yemeye niyetlenirseniz size Nalçacı Caddesi'ndeki Cemo'yu önerirler. Çeyrek asırdan beri etli ekmek hazırlayan bu mekân en iyilerden biridir. Bunun yanı sıra Havza Etliekmek ve daha onlarcasını sayabilirler size…
Eğer Konya'nın geleneksel ev yemeklerini tatmak isterseniz, onun içinde size uzunca bir liste hazırlarlar. Konya’nın geleneksel yemeklerinden yoğurt çorbası, bütüm eti, sac böreği, yaprak sarması, su böreği, ekmek salması, mantının yanı sıra, sac arası, höşmerim, irmik helvası gibi tatlıları da bulabilirsiniz Konya yemekleri menüsünde bulabilirsiniz. Konya’ya yolunuz düşerse, ekşili bamya çorbası içmenizi öneririm, içen bir içmeyen bin pişman. Konya’nın en köklü lezzetlerinin başında ise fırın kebabı gelir. Bu kebabın en lezzetlisi, Maliye Sarayı civarındaki Hacı Şükrünün fırınında pişer. 1907''den beri fırın kebabı pişiren bu lokantada, muhteşem bir lezzetle tanışacağınızdan emin olabilirsiniz. Kebabın yanında ise kuru soğan yemeyi ve buz gibi ayran içmeyi ihmal etmeyin.
Konya'ya gitmişken, Kadınlar Pazarı'nı görmeden dönmek olmaz. Geçmişi Selçuklulara dayanan Aziziye Camii'nin yakınlarındaki pazarda, eskiden bağ bahçe sahibi hanımlar kendi ürettikleri sebze ve meyveleri satardı. Adı bundan dolayı Kadınlar Pazarı olmuştur. Şimdi satıcılar kadın olmasa da avlunun ortasındaki bölümde yine taze sebze ve meyve satılmaktadır. Avlunun kenarlarına sıralanmış dükkanlarda ise Anadolu'nun dört bir yanında üretilen peynirleri bulmak mümkündür. Konya’nın ünlü küflü peynirinin en lezzetlisini burada bulabilirsiniz. Nasıl yenmesi gerektiğini satıcı size anlatacaktır.

Konya HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.