yandex
Tuba KIZILKAYA
Köşe Yazarı
Tuba KIZILKAYA
 

Hiçbir hafıza hasarsız kalmayacak…

“Korkulu geceleri sayar gibi Birdenbire bir yıldız kayar gibi…”                         Ahmet Kaya Kırılma, soğuk, beyaz… Korku, feryat, figan, korku, yalnız içerde değil, dışarda ve içerde… Enkaz altında sesini duyurmakta zorlananlar, dışarıdaysa kafasının içinde sesler susmayanlar, uykusunda bile. Deprem bizi içeride ve dışarıda ayırmış gibi görünürken, kimilerince uzakta görünürken yıkım kimilerimize; bir çocuğun acısını, unuttuğun en ücra yerlerinde hissettirecek mesafede, ensende. Deprem, günlük deneyimlerimizin ötesinde, hazırlıksız yakalandığımız bir durum. Şimdilerde, geride bıraktıklarıyla devam etmek zorunda kalan koca bir kalabalık var. İçerisi kadar dışarısı da karanlık... Elbette çok ciddi maddi ve manevi kayıpları getirdi, getiriyor.  Kuşkusuz ki hiçbir hafıza hasarsız kalmayacak. Tam da bu zamanlar, geleceğe dair umut etmek ve ne yapabileceğimizi konuşmaya başlama zamanı olmalı. Doğanın gücü karşısında, yapının esnek davranış sergilemekte zorlanması doğal olan ki bu da öngörülen ölçüde olmalı. Deprem karşısındaki tahribat doğal olan, yapıdan beklenen fakat ölüm değil.  Kader olan, yıkımlar, kurtarılamayışlar değil. İnsan elinin, ihmalinin sebep olduğu, afet öncesi ya da sonrası hiçbir şey, kader değil.   Neler yapılabilir? Öncelikle sadece kişisel görüşlerimdir, hatta sadece sesli düşüncelerim.   -Şuan TMMOB’nin başlattığı “Deprem hasar tespiti” çalışması yapılması gereken ilk adımlardandı ve süreç, umarım hızlı koordine olunduğu gibi, hızlı, hayata geçer. Öncelikli olarak ohal ilan edilen 10 şehrimizdeki zarar gören yapılar, sonraki etapta deprem bölgesi olarak görülen bölgelerdeki tüm yapılar incelenmeli. Bu ölçekten başlayıp, genişleyerek, Türkiye’deki tüm şehirlerdeki yapılar incelenmeli ve gerekli uygunluk belgeleri alınmasının ve bunun gerektireceği uygulamaların zorunlu tutulması gerekli.   -Türkiye genelinde imar affı verilen yerler tekrar tek tek incelenmeli. Kısa bir süreçte çok fazla yapıya bu hak verildiği için, hatalı olduğu düşünülen yapıların affı gerekli iadelerin sağlanarak, geri alınabilmeli. Bunun yanında sahiplerine çözüm sunulabilmeli ve gerekli önlemler üzerine planlamalar yapılmalı.   -Belediyelerin şehirlerin doğal dengesini bozan, insan adaptesi sağlanması zor, sürdürülebilir olmayan proje, planlardan uzak olması ve uygulayacakları büyük ölçekli projeler, kentsel planlamalarda ki bence en önemlisi bu, mimarlar odası çoğunluğu görüşü sağlaması zorunlu olmalı.   -Odaların elinden alınan mesleki denetim hakkı tekrar gündeme getirilmeli.   -Binaların araç muayene sistemi gibi düzenli yapı muayenesi ya da denetimi üzerine bir sistem kurmak gerekli. Çünkü sonrasında yapılan müdahaleler resmi kurumlarca takip edilmekte zorlanıyor, mevcut sistemsizlikte.   -Depreme yönelik kapsamlı planlamalar gerekli. Kat planlaması, yüksek yapılaşma, şehir planlamaları gibi konular, uzman görüşleri alınarak, en baştan ele alınmalı.   -Betonarme dışında daha hafif yapı malzemeleri ve yapım tekniklerinin araştırılması ve geliştirilmesi, bu yönde teşvikler olması gerek.   -Bir projenin hayata geçmesinde; toplum tarafından sorumlular mimarlar, mühendisler, gibi algılansa da müteahhitler, kamu kuruluşları, belediyeler, yapı denetim firmaları gibi projenin hayata geçmesinde sorumluların denetimlerinin fazlalaşması gerekli.              Mimarlarda durum ne? -Mimarlık bölümü müfredatı çok ağır olan bir bölüm. 4 seneye sıkıştırmak oldukça zor ki 4 yılda mezun verme oranı düşük olan bölümlerin başında geliyor. - Bu sebeple tüm bu doluluğa karşın, mimar adayı birçok temel eksik bilgiyle mezun oluyor. -Deprem, afet eğitimi eksik olunan konulardan biri. Birçok mimarlık fakültesi müfredatında, seçmeli dersler dışında buna yönelik bir ders yok. -Malzeme bilgisi ve kullanımı çok az veriliyor öğretim hayatında ya da pratiği sağlanmadığı için mimarların mezun olduktan sonra kendisine kattığı bir bilgi birikimi olarak zaman içinde ancak oluşuyor. Bu hata da getiriyor, pek tabi. -Tüm mimarlık fakültelerinde konut-villa projelerindense müze, hastane, otel vb projelere ağırlık verilir. Bu, mimarın okuldan çıktığını fark ettiği, en somut ayrımdır. Eğer düşük yüzdeli bir mimarlar topluluğu arasında değilse kalan çoğunluk olarak, mimarlık hayatını konut çizerek geçirecektir, mimar. Anlatılmayan kaks, taks, çap nasıl okunur vb bilgileri dışarıda öğrenmesi gereken ilk şey olarak çıkar karşısına. Mimarlık fakültesi ve hayat, işleyiş, ilişkiler anlatılandan çok başkadır. - Şuan resmi olmasa da yeni mezunların ofis ve şantiyelerdeki pozisyonu stajer mimar konumunda, bu bilgi ve uygulama eksiklikleri sebebiyle. Mezun olduktan sonra, 1 sene, stajer mimar pozisyonu ve sonucunda tekrar sınava tabi tutulmasının, mesleğin geleceğine dair katkı sağlayacağını savunanlardanım. -Yeni mezunlardan akademiye yönelenlerin ya da Kamu kurumlarında çalışmaya başlayanların da stajer mimar dönemini yaşamamasının verdiği bilgi eksikliğini kendileri uygulama takibi vb pekiştirmedikçe; eksikliğinin, akademisyenin öğrenciye vereceği bilgi noktasında; kamu çalışanının, proje kontrollük noktalarında eksikliğine sebep olduğunu düşünüyorum, öte yandan. -Müteahhitliğin tüm maddeler olduğu gibi bu da tamamen kişisel fikrim, yalnız mimar ve mühendislere, ortaklı sistemlerde en az % 51 hissenin mimar ya da inşaat mühendisine ait olmak koşuluyla verilmesinin meslek etiği ile beraber bir nebze fayda sağlayacağını düşünüyorum. -Meslek etiği ne durumda? Hepimiz bir çarkın içinde çırpınıyoruz. Böyle olsun istemezdik, oldu.
Ekleme Tarihi: 14 Şubat 2023 - Salı

Hiçbir hafıza hasarsız kalmayacak…

“Korkulu geceleri sayar gibi
Birdenbire bir yıldız kayar gibi…”

                        Ahmet Kaya

Kırılma, soğuk, beyaz… Korku, feryat, figan, korku, yalnız içerde değil, dışarda ve içerde…

Enkaz altında sesini duyurmakta zorlananlar, dışarıdaysa kafasının içinde sesler susmayanlar, uykusunda bile. Deprem bizi içeride ve dışarıda ayırmış gibi görünürken, kimilerince uzakta görünürken yıkım kimilerimize; bir çocuğun acısını, unuttuğun en ücra yerlerinde hissettirecek mesafede, ensende.

Deprem, günlük deneyimlerimizin ötesinde, hazırlıksız yakalandığımız bir durum. Şimdilerde, geride bıraktıklarıyla devam etmek zorunda kalan koca bir kalabalık var. İçerisi kadar dışarısı da karanlık... Elbette çok ciddi maddi ve manevi kayıpları getirdi, getiriyor.  Kuşkusuz ki hiçbir hafıza hasarsız kalmayacak. Tam da bu zamanlar, geleceğe dair umut etmek ve ne yapabileceğimizi konuşmaya başlama zamanı olmalı.

Doğanın gücü karşısında, yapının esnek davranış sergilemekte zorlanması doğal olan ki bu da öngörülen ölçüde olmalı. Deprem karşısındaki tahribat doğal olan, yapıdan beklenen fakat ölüm değil.  Kader olan, yıkımlar, kurtarılamayışlar değil. İnsan elinin, ihmalinin sebep olduğu, afet öncesi ya da sonrası hiçbir şey, kader değil.

  Neler yapılabilir? Öncelikle sadece kişisel görüşlerimdir, hatta sadece sesli düşüncelerim.

  -Şuan TMMOB’nin başlattığı “Deprem hasar tespiti” çalışması yapılması gereken ilk adımlardandı ve süreç, umarım hızlı koordine olunduğu gibi, hızlı, hayata geçer.

Öncelikli olarak ohal ilan edilen 10 şehrimizdeki zarar gören yapılar, sonraki etapta deprem bölgesi olarak görülen bölgelerdeki tüm yapılar incelenmeli. Bu ölçekten başlayıp, genişleyerek, Türkiye’deki tüm şehirlerdeki yapılar incelenmeli ve gerekli uygunluk belgeleri alınmasının ve bunun gerektireceği uygulamaların zorunlu tutulması gerekli.

  -Türkiye genelinde imar affı verilen yerler tekrar tek tek incelenmeli. Kısa bir süreçte çok fazla yapıya bu hak verildiği için, hatalı olduğu düşünülen yapıların affı gerekli iadelerin sağlanarak, geri alınabilmeli. Bunun yanında sahiplerine çözüm sunulabilmeli ve gerekli önlemler üzerine planlamalar yapılmalı.

  -Belediyelerin şehirlerin doğal dengesini bozan, insan adaptesi sağlanması zor, sürdürülebilir olmayan proje, planlardan uzak olması ve uygulayacakları büyük ölçekli projeler, kentsel planlamalarda ki bence en önemlisi bu, mimarlar odası çoğunluğu görüşü sağlaması zorunlu olmalı.

  -Odaların elinden alınan mesleki denetim hakkı tekrar gündeme getirilmeli.

  -Binaların araç muayene sistemi gibi düzenli yapı muayenesi ya da denetimi üzerine bir sistem kurmak gerekli. Çünkü sonrasında yapılan müdahaleler resmi kurumlarca takip edilmekte zorlanıyor, mevcut sistemsizlikte.

  -Depreme yönelik kapsamlı planlamalar gerekli. Kat planlaması, yüksek yapılaşma, şehir planlamaları gibi konular, uzman görüşleri alınarak, en baştan ele alınmalı.

  -Betonarme dışında daha hafif yapı malzemeleri ve yapım tekniklerinin araştırılması ve geliştirilmesi, bu yönde teşvikler olması gerek.

  -Bir projenin hayata geçmesinde; toplum tarafından sorumlular mimarlar, mühendisler, gibi algılansa da müteahhitler, kamu kuruluşları, belediyeler, yapı denetim firmaları gibi projenin hayata geçmesinde sorumluların denetimlerinin fazlalaşması gerekli.

             Mimarlarda durum ne?

-Mimarlık bölümü müfredatı çok ağır olan bir bölüm. 4 seneye sıkıştırmak oldukça zor ki 4 yılda mezun verme oranı düşük olan bölümlerin başında geliyor.

- Bu sebeple tüm bu doluluğa karşın, mimar adayı birçok temel eksik bilgiyle mezun oluyor.

-Deprem, afet eğitimi eksik olunan konulardan biri. Birçok mimarlık fakültesi müfredatında, seçmeli dersler dışında buna yönelik bir ders yok.

-Malzeme bilgisi ve kullanımı çok az veriliyor öğretim hayatında ya da pratiği sağlanmadığı için mimarların mezun olduktan sonra kendisine kattığı bir bilgi birikimi olarak zaman içinde ancak oluşuyor. Bu hata da getiriyor, pek tabi.

-Tüm mimarlık fakültelerinde konut-villa projelerindense müze, hastane, otel vb projelere ağırlık verilir. Bu, mimarın okuldan çıktığını fark ettiği, en somut ayrımdır. Eğer düşük yüzdeli bir mimarlar topluluğu arasında değilse kalan çoğunluk olarak, mimarlık hayatını konut çizerek geçirecektir, mimar. Anlatılmayan kaks, taks, çap nasıl okunur vb bilgileri dışarıda öğrenmesi gereken ilk şey olarak çıkar karşısına. Mimarlık fakültesi ve hayat, işleyiş, ilişkiler anlatılandan çok başkadır.

- Şuan resmi olmasa da yeni mezunların ofis ve şantiyelerdeki pozisyonu stajer mimar konumunda, bu bilgi ve uygulama eksiklikleri sebebiyle. Mezun olduktan sonra, 1 sene, stajer mimar pozisyonu ve sonucunda tekrar sınava tabi tutulmasının, mesleğin geleceğine dair katkı sağlayacağını savunanlardanım.

-Yeni mezunlardan akademiye yönelenlerin ya da Kamu kurumlarında çalışmaya başlayanların da stajer mimar dönemini yaşamamasının verdiği bilgi eksikliğini kendileri uygulama takibi vb pekiştirmedikçe; eksikliğinin, akademisyenin öğrenciye vereceği bilgi noktasında; kamu çalışanının, proje kontrollük noktalarında eksikliğine sebep olduğunu düşünüyorum, öte yandan.

-Müteahhitliğin tüm maddeler olduğu gibi bu da tamamen kişisel fikrim, yalnız mimar ve mühendislere, ortaklı sistemlerde en az % 51 hissenin mimar ya da inşaat mühendisine ait olmak koşuluyla verilmesinin meslek etiği ile beraber bir nebze fayda sağlayacağını düşünüyorum.

-Meslek etiği ne durumda? Hepimiz bir çarkın içinde çırpınıyoruz. Böyle olsun istemezdik, oldu.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.