Bir savaşın ortasında, en savunmasızlar çoğu zaman görünmezleşir. Gazze’de yaşanan yıkımlar sadece toprakların kaybı değildir; aynı zamanda insan bedenlerinin, umutlarının ve kimliklerinin yok oluşudur. Engelli bireyler için bu savaş, zaten zor olan bir yaşamı daha kırılgan kılar. Engellilik, savaşın gölgesinde ağır bir yük olur; her gün, her an güvenli bir nefes almak için verilen mücadele bundan fazlasını ifade eder.
Engellilik ve savaşın iç içe geçmiş gerçeği
Savaş, altyapıyı, sağlık hizmetlerini ve günlük yaşamın temel unsurlarını yıkıp geçirir. Tezerlekli bir engelli için hastaneye ulaşmak, ilaçlarını temin etmek ya da güvenli bir barınmaya erişmek savaş koşullarında neredeyse imkânsızlaşır. Sıkıştırılmış bir şehirde bir tekerlekli sandalye kullanıcısının acil müdahale beklemesi, bir kronik hastalığı olan kişinin tedavisini bulamaması, her gün yeni bir kırılma noktasıdır. Engelli bireyler için her haber yalnızca bir kayıp sayısı değildir; aynı zamanda birinin hayata tutunma mücadelesinin bire bir fragmanıdır.
Sessizliğin zulme katkısı
Tarafsız kalmaya soyunanlar, aslında zulme tedarikçi bir sessizliğin siperlerini oluşturur. Ünlü isimler, sanatçılar, sporcular ya da herhangi bir fenomenin sesini yükseltmemesi, bu katliamların meşrulaştırılmasına hizmet eder. Sözün gücü dünyayı net görmeye çağırır; sessizlik ise bu acıyı olduğundan çok daha büyütür. İnsanlığın ortak sesini susturan her “tarafsızlık” yanlış bir tarafı tercih etmektir; çünkü tarafsızlık, zulme bakıp görmezden gelmektir.
Sorumluluk ve eylem çağrısı
Dünya Sağlık Örgütü ve diğer uluslararası kurumlar suskun kalmamalı; çünkü her gecikmiş adım, bir çocuk, bir engelli, bir annenin hayatına mal olabilir. Biz gazeteciler, köşe yazarları olarak sorumluluğumuzu hatırlamalıyız: sadece haberi aktarmakla yetinmemeli, aynı zamanda çözüme yönelik baskıyı artırmalıyız. Erişilebilir yardım hatlarının güçlendirilmesi, güvenli geçişler için insani koridorların kurulması ve uzun vadeli sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği için çağrıda bulunmalıyız. Harekete geçmezsek, sessizlik bir nevi onay haline gelir ve bu onay, savaşı sürdürenlerin işine yarar.
Kapanış ve çağrı
Engelli bireyler bu savaşın canlı tanıklarıdır. Onların gördüğü, yaşadığı ve hissettiği her şey, savaşın adaletsizliğini gösterir. Tarafsızlık diye bir lüks yoktur; insanlık adına açık ve net bir duruş gereklidir. Şu an, her birimiz kendi alanımızda sesimizi yükseltmeliyiz: bir köşe yazısı, bir sosyal paylaşım, bir toplantı ya da bir basın açıklamasıyla farkındalık yaratmalıyız. Engellilerin güvenliğini, temel haklarını ve onurunu savunan bir ulus, gerçek manada güçlü ve vicdanlı bir topluluktur.
