Gazze’de bitmeyen zulme, susturulamayan vicdanla karşı durmak…
8 Ekim… Tarihler ilerliyor, ama Gazze’de zaman bir türlü geçmiyor.
İki yıl oldu. Yüz binlerce insanın yaşamını altüst eden, çocukların, annelerin, babaların sessiz çığlıklarıyla dolu bir iki yıl…
Bugün hâlâ aynı ateş yanıyor; aynı gökyüzü, aynı enkaz, aynı sessizlik…
Bir engelli hak savunucusu ve bir sivil toplum yöneticisi olarak bu süreçte susmadım, susmayacağım da. Her platformda, her mecrada, her buluşmada bu zulmü dile getirdim. Çünkü Gazze sadece bir coğrafya değil; insanlığın vicdan testidir.
Vicdanın Sessiz Kalmadığı Yer: Gazze, Filistin, Doğu Türkistan
Savaş, bombalar, abluka, ambargo… Ama asıl yıkım, sessiz kalan kalplerde yaşanıyor.
Filistin’de, Gazze’de, Doğu Türkistan’da insanlar sadece ölmekle sınanmıyor; insanca yaşama hakları, onurları, nefesleri ellerinden alınıyor.
Bir insan hakları savunucusu olarak, özellikle engelli bireylerin yaşadığı acılara tanıklık ettim.
Bombalar altında kolunu, bacağını kaybeden çocuklar; protez bulamayan gençler; tedaviye ulaşamayan yaşlılar…
Onların her biri, bu çağın vicdanını sorgulatan birer semboldür.
Eylemler, Protestolar, Bir Sesin Peşinde
Yıllardır meydanlarda, salonlarda, yürüyüşlerde, basın açıklamalarında aynı cümleyi kuruyorum:
“Zulme sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır.”
Gazze için, Filistin için, Doğu Türkistan için sayısız eylemde yer aldım.
Sadece bir slogan atmak için değil, orada nefes almaya çalışan masumların hakkını savunmak için…
Çünkü inanıyorum ki; adalet talebi bir lüks değil, insan olmanın temel sorumluluğudur.
Engelliler Unutulmasın
Savaşın görünmeyen yüzü: Engelliler.
Saldırılar sonucu engelli kalanların feryatlarını dile getirmek, onların yeniden hayata tutunmaları için çaba göstermek, benim için bir vicdan borcu.
Gazze’de enkazdan sağ çıkan ama bir daha yürüyemeyen bir çocuk,
Doğu Türkistan’da tekerlekli sandalyesiyle sürgüne zorlanan bir kadın…
Bunlar istatistik değil; bu çağın insanlık notlarıdır.
Bir Söz, Bir Sözleşme: Asla Susmayacağım
Ben sustukça, onların sesi kaybolacak.
Ben yazmadıkça, onların hikâyesi unutulacak.
O yüzden bugün bir kez daha söylüyorum:
“Bıkmadan, usanmadan, yılmadan bu sesi yükseltmeye devam edeceğim.”
Gazze için, Filistin için, Doğu Türkistan için;
adalet, vicdan ve insanlık adına.
Son Söz
Gazze’deki bir çocuğun gözyaşı, insanlığın tüm kurumlarından daha gerçektir.
Ve biz bu gerçeği ne kadar görmezden gelirsek, insanlığımız o kadar eksilir.
Bugün, 8 Ekim’de, o çocukların adını, o acının tarihini bir kez daha hatırlatıyorum:
Unutmadık, unutmayacağız.
Gazze susmadı, biz de susmayacağız.
