Takvimler yine bir 3 Aralık’ı gösteriyor…
Yine çiçekler, kurdeleler, birkaç sosyal medya paylaşımı, birkaç göstermelik program…
Ve yine hiçbirimizin yüzleşmek istemediği büyük bir hakikat:
Engellilik, bir gün hatırlanacak bir “gün” değil; bu topraklarda milyonların her gün yaşadığı bir imtihan, bir mücadele, bir adalet meselesidir.
Ben, yüzde doksan görme kaybı olan bir birey olarak şunu açıkça ifade ediyorum:
Biz engelliler, hayattan bir pay istemiyoruz; eşitlik, erişilebilirlik, adalet ve fırsat istiyoruz.
Bu toplumun yükü değiliz; bu toplumun değeriyiz, emeğiyiz, üreticisiyiz.
“Acıma” Başımızı Okşamaz; Erişilebilirlik Yolumuzu Açar
Biz engelliler için en zor olan, engel değil; engellenmektir.
Kaldırımın ortasına dikilen bir direk, bir binanın yapılırken hesaba katılmayan rampası, görme engelli yollarının üzerine bırakılan masa sandalye…
Bütün bunlar bizlere şunu söylüyor:
“Seni görmedik.”
“Seni düşünmedik.”
Oysa medeniyet dediğimiz şey, en zayıfı, en kırılganı koruyabildiğimiz ölçüdedir.
Bir ülkenin erişilebilirliği, gelişmişlik seviyesinin en sessiz ama en güçlü göstergesidir.
Eğitimde, İş Hayatında, Sosyal Hayatta: Gerçek Bir Dönüşüme İhtiyaç Var
3 Aralık, bizler için kutlama günü değildir.
Çünkü biz hâlâ eğitime eşit erişim mücadelesi veriyoruz…
İş bulmak için “engeline rağmen” başlayan cümlelerle yüzleşiyoruz…
Sosyal hayatta, kurumlarda, sokakta, devlette bile hâlâ görünmez kılınıyoruz.
Engelli bireyler iş istemiyor, sadaka hiç istemiyor; hak ettiği fırsatı istiyor.
Kabiliyetine göre çalışma imkânı, liyakate göre makam, erişilebilir bir şehir istiyor.
Topluma Bir Çağrım Var:
Engellilik bir “azınlık meselesi” değildir.
Bugün sağlıklı olan herkes, yarın bir kaza, bir hastalık veya yaşlılıkla bir engelli adayıdır.
Dolayısıyla “onlar” değil, “biz”iz.
Hepimiz aynı gemideyiz.
Ve şunu unutmayalım:
Engelli bireyin işaret dili bilmemesi sorun değildir; toplumun işaret dili bilmemesi sorundur.
Engelli bireyin görmemesi sorun değildir; toplumun bizi görmemesi sorundur.
Albi̇ni̇zmi̇mle, Görme Kaybımla, Hayatın İçindeyim ve Mücadele Ediyorum
Ben, bir engelli birey olarak köşeme çekilmedim, çekilmeyeceğim.
Hayatın tam merkezinde duruyorum:
İş dünyasında, STK’larda, sosyal hayatta, medyada, sahada…
Çünkü bizim varlığımız, toplumun aynasıdır.
Biz ne kadar görünür olursak, toplum o kadar olgunlaşır.
Biz ne kadar üretirsek, ülke o kadar güçlenir.
3 Aralık’ın Mesajı Şudur:
Bugün yapılan paylaşımlar değil, yarın atılacak adımlar önemlidir.
Rampaların yapılması, yolların düzenlenmesi, iş kapılarının açılması, eğitimde eşitliğin sağlanması önemlidir.
Engellilerin, kendi hayatının öznesi olabildiği bir Türkiye önemlidir.
Engellilik bir kader değildir; gerçek engel, ihmal, duyarsızlık ve umursamazlıktır.
Son Söz
Bu vesileyle tüm engelli kardeşlerime bir kez daha sesleniyorum:
Biz kimseye yük değiliz. Biz bu ülkenin alın teriyiz, umuduyuz, onuruyuz.
Engellilik, eksiklik değil; farklı bir güç, farklı bir bakış açısıdır.
Ve ben inanıyorum:
Bu ülke, engellisine ne kadar sahip çıkarsa o kadar büyüyecek.
Rabbim bütün kardeşlerimize sağlık, sabır, güç ve mücadele gücü versin.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü, farkındalığın başlangıcı kılmak duasıyla…
